-
میفتد از دیده خون دل شها ** بین چه افتادست از دیده مرا
- Padişahım, gözlerimden gönül kanları akmakta. Bak, gözlerimden neler akıyor?”
-
این بگفت و گریه در شد آن نحیف ** که برو بگریست هم دون هم شریف
- O zayıf âşık, bunları söyleyip ağlamaya başladı… Haline aşağılık kişilerde ağladılar, yüce kişiler de!
-
از دلش چندان بر آمد های هوی ** حلقه کرد اهل بخارا گرد اوی
- İçinden öyle bir hay haydır coştu ki Buhara halkı etrafına toplandı.
-
خیره گویان خیره گریان خیرهخند ** مرد و زن خرد و کلان حیران شدند
- Hayran hayran söylemekte, hayran hayran ağlamakta, hayran hayran gülmekteydi. Kadın, erkek, büyük, küçük, herkes ona şaştı kaldı!
-
شهر هم همرنگ او شد اشک ریز ** مرد و زن درهم شده چون رستخیز 4715
- Bütün şehir, onun rengine boyandı; herkes, onunla beraber ağlamaya başladı. Kadın, erkek birbirine karıştı, kıyametten bir alâmet oldu!
-
آسمان میگفت آن دم با زمین ** گر قیامت را ندیدستی ببین
- O anda gökyüzü yere, kıyameti görmedinse gör diyordu!
-
عقل حیران که چه عشق است و چه حال ** تا فراق او عجبتر یا وصال
- Akıl, bu ne aşktır, bu ne haldir… Onun ayrılığına mı şaşmalı, kavuşmasına mı? Hangisi daha ziyade şaşılacak şey diye hayran olmuştu.
-
چرخ بر خوانده قیامتنامه را ** تا مجره بر دریده جامه را
- Gök, o anda kıyametnameyi okumuş, saman uğrusuna kadar elbisesini yırtmıştı!
-
با دو عالم عشق را بیگانگی ** اندرو هفتاد و دو دیوانگی
- Aşk, iki âleme de yabancıdır; aşkta yetmiş iki türlü divanelik var!
-
سخت پنهانست و پیدا حیرتش ** جان سلطانان جان در حسرتش 4720
- Aşk, pek gizlidir ama şaşkınlığı meydanda… Padişahların canları bile ona hasret çekmektedir.