English    Türkçe    فارسی   

3
4787-4796

  • آنک روزی نیستش بخت و نجات ** ننگرد عقلش مگر در نادرات
  • Bir adamın bahtı yaver olmaz, bir adamın nasibinde kurtuluş bulunmazsa o adam, ancak nadir olan şeylere bakar!
  • کان فلان کس کشت کرد و بر نداشت ** و آن صدف برد و صدف گوهر نداشت
  • Filân kişi ekin ekti de mahsul devşirmedi, feşman adam sedef buldu da içinde inci yoktu.
  • بلعم باعور و ابلیس لعین ** سود نامدشان عبادتها و دین
  • Baûroğlu Bel’amla melûn İblis bu kadar ibadet ettiler, ne dinleri fayda verdi, ne ibadetleri der de.
  • صد هزاران انبیا و ره‌روان ** ناید اندر خاطر آن بدگمان 4790
  • O kötü zanlı kişinin hatırına yüz binlerce peygamber, yüz binlerce hak yoluna gidenler gelmez bile!
  • این دو را گیرد که تاریکی دهد ** در دلش ادبار جز این کی نهد
  • Bula bula gönlüne kasvet veren, gönlünü karartan bu iki misali bulur… Fakat bahtsızlık, gönlüne bundan başka bir misal getirebilir mi ki?
  • بس کسا که نان خورد دلشاد او ** مرگ او گردد بگیرد در گلو
  • Nice kişiler vardır ki neşeli neşeli ekmek yerken ekmek, boğazlarına durur, ölümlerine sebep olur!
  • پس تو ای ادبار رو هم نان مخور ** تا نیفتی همچو او در شور و شر
  • A musibet, sen de ekmek yeme de onun gibi kötülüğe uğrama bari!
  • صد هزاران خلق نانها می‌خورند ** زور می‌یابند و جان می‌پرورند
  • Nice yüz binlerce adam da vardır ki ekmek yer, kuvvetlenir, can besler.
  • تو بدان نادر کجا افتاده‌ای ** گر نه محرومی و ابله زاده‌ای 4795
  • Ezelden mahrum ve bir ahmağın oğlu değilsen o arada bir olup gelen şeye neden saplandın?
  • این جهان پر آفتاب و نور ماه ** او بهشته سر فرو برده به چاه
  • Şu âlem, güneşin, ayın nuruyla dopdolu da o, başını kuyunun dibine eğmiş.