English    Türkçe    فارسی   

3
525-534

  • گر بدر ره نیست هین بر می‌ستان ** گر بدان ره نیستت این سو بران 525
  • İnciye yol yoksa hemencecik buğdayı al. O tarafa yol yoksa bu tarafa at sür.
  • ظاهرش گیر ار چه ظاهر کژ پرد ** عاقبت ظاهر سوی باطن برد
  • Zahir, eğri büğrü uçsa bile sen zahirine bak. Zahir, nihayet insanı bâtına götürür.
  • اول هر آدمی خود صورتست ** بعد از آن جان کو جمال سیرتست
  • Her insanın evveli suretten ibarettir. Ondan sonra can gelir ki can, manevi güzellik, ahlâk güzelliğidir.
  • اول هر میوه جز صورت کیست ** بعد از آن لذت که معنی ویست
  • Her meyvenin evveli suretten başka nedir ki? Ondan sonra lezzet gelir ki lezzet, meyvenin manasıdır.
  • اولا خرگاه سازند و خرند ** ترک را زان پس به مهمان آورند
  • Önce çadır kurarlar da sonra Türkü konuk çağırırlar.
  • صورتت خرگاه دان معنیت ترک ** معنیت ملاح دان صورت چو فلک 530
  • Bil ki suretin çadırıdır, mânan Türk. Mânan bil ki kaptandır, suretin gemi!
  • بهر حق این را رها کن یک نفس ** تا خر خواجه بجنباند جرس
  • Allah için şunu bir nefes olsun bırak da şehirlinin eşeği çanını çalsın!
  • رفتن خواجه و قومش به سوی ده
  • Şehirliyle akrabasının köye gitmeleri
  • خواجه و بچگان جهازی ساختند ** بر ستوران جانب ده تاختند
  • Şehirli ve çoluğu, çocuğu hazırlıklarını tamamladılar, eşyalarını katırlara yükleyip köye doğru yollandılar.
  • شادمانه سوی صحرا راندند ** سافروا کی تغنموا بر خواندند
  • Hayvanlarını neşeli neşeli sürmekte, “Sefer edin de ganimet bulun” demekteydiler.
  • کز سفرها ماه کیخسرو شود ** بی سفرها ماه کی خسرو شود
  • Ay, sefer ede ede Keyhusrev olur. Tolunay hâline gelir. Sefer etmeksizin nasıl padişah kesilir ki?