-
چون همیدیدند مرغی میپرید ** جانب ده صبر جامه میدرید
- Köye doğru uçan bir kuş görseler sabırsızlıktan elbiselerini yırtıyorlar,
-
هر که میآمد ز ده از سوی او ** بوسه میدادند خوش بر روی او 565
- Köyden bir adam geliyor görseler yüzünü, gözünü öpüyorlar,
-
گر تو روی یار ما را دیدهای ** پس تو جان را جان و ما را دیدهای
- “Sen bizim dostumuzun yüzünü gördün. Sen, bizim canımızın canısın, bizim gözümüzsün sen” diyorlardı.
-
نواختن مجنون آن سگ را کی مقیم کوی لیلی بود
- Mecnun’un, Leylâ’nın civarında oturan bir köpeğe iltifatı
-
همچو مجنون کو سگی را مینواخت ** بوسهاش میداد و پیشش میگداخت
- Tıpkı Mecnun gibi. O da bir köpeği okşamakta, öpmekte, önünde yanıp erimekteydi.
-
گرد او میگشت خاضع در طواف ** هم جلاب شکرش میداد صاف
- Etrafında eğilip bükülerek onu ululayıp ağırlayarak dönüp dolaşıyor, ona sâf şeker şerbeti veriyordu.
-
بوالفضولی گفت ای مجنون خام ** این چه شیدست این که میآری مدام
- Bir herzevekil dedi: “A ham mecnun, bu yapıp durduğun şey ne delilik, ne sersemlik,
-
پوز سگ دایم پلیدی میخورد ** مقعد خود را بلب میاسترد 570
- Köpeğin ağzı daima pis şeyleri yer. Ardını bile diliyle temizler.”
-
عیبهای سگ بسی او بر شمرد ** عیبدان از غیبدان بویی نبرد
- Köpeğin ayıplarını bir hayli saydı döktü. Zaten ayıp gören gayp âleminin kokusunu bile alamaz.
-
گفت مجنون تو همه نقشی و تن ** اندر آ و بنگرش از چشم من
- Mecnun dedi ki. “Sen, baştanbaşa suretten, cisimden ibaretsin. Gel de benim gözümle bir bak!
-
کین طلسم بستهی مولیست این ** پاسبان کوچهی لیلیست این
- Bu köpek, bence Allah’ın bir çözülmez tılsımıdır. Bu köpek, Leylâ’nın mahallesinin bekçisi.