-
آن سگی که باشد اندر کوی او ** من به شیران کی دهم یک موی او
- Onun mahallesinde yurt tutan köpeğin ayağının bastığı toprak bile ulu aslanlardan yeğdir.
-
ای که شیران مر سگانش را غلام ** گفت امکان نیست خامش والسلام
- Ey köpeklerine aslanların köle olduğu sevgili.. anlatmaya imkân yok ki, sus vesselâm!..”
-
گر ز صورت بگذرید ای دوستان ** جنتست و گلستان در گلستان
- Dostlar, suretten geçerseniz her yer sizin için cennettir. Gül bahçesi içinde gül bahçesidir.
-
صورت خود چون شکستی سوختی ** صورت کل را شکست آموختی
- Suretini kırdın, yaktın mı her şeyin suretini kırdın demektir.
-
بعد از آن هر صورتی را بشکنی ** همچو حیدر باب خیبر بر کنی 580
- Artık her sureti kırar, Haydar gibi Hayber kapısını çekip koparırsın.
-
سغبهی صورت شد آن خواجهی سلیم ** که به ده میشد بگفتاری سقیم
- O saf şehirli de surete zebun oldu, köylünün kötü sözleriyle köye doğru yola düştü.
-
سوی دام آن تملق شادمان ** همچو مرغی سوی دانهی امتحان
- O yaltaklanma tuzağına tutularak neşeli neşeli gidiyordu. Taneyle sınanmaya giden kuşa benziyordu.
-
از کرم دانست مرغ آن دانه را ** غایت حرص است نه جود آن عطا
- Kuş, o taneyi kerem ve ihsan yüzünden saçılmış sanır. Hâlbuki o ihsan hırsın son derecesidir.
-
مرغکان در طمع دانه شادمان ** سوی آن تزویر پران و دوان
- Kuşcağızlar taneye tamah ederek sevinip o hileye doğru uçar, koşarlar.
-
گر ز شادی خواجه آگاهت کنم ** ترسم ای رهرو که بیگاهت کنم 585
- Şehirlinin sevinçlerini de anlatsam korkarım ki yolcu, seni yolundan alıkorum.