-
سر مهر ما شنیدستند خلق ** شرم دارد رو چو نعمت خورد حلق
- Halk, aramızda ki sevgiyi duymuş, işitmiştir. Boğaz, nimet yerse yüz utanır” diye anlatıp duruyor.
-
او همیگفتش چه گویی ترهات ** نه ترا دانم نه نام تو نه جات
- Köylü de “Saçma sapan ne söylenip duruyorsun ki? Ne seni tanıyorum, ne adını, ne yerini!” diyordu.
-
پنجمین شب ابر و بارانی گرفت ** کاسمان از بارشش دارد شگفت
- Beşinci gece gökyüzünü bulutlar kapladı, bir yağmur başladı ki gök bile bu yağışa şaşa kaldı.
-
چون رسید آن کارد اندر استخوان ** حلقه زد خواجه که مهتر را بخوان
- Artık bıçak kemiğe dayanınca şehirli “Ev sahibini çağırın” diye kapının halkasını döğmeye başladı.
-
چون بصد الحاح آمد سوی در ** گفت آخر چیست ای جان پدر 620
- Köylü, yüzlerce ısrardan sonra nihayet kapıya gelip “Babasının canı ne istersin, ne var” deyince
-
گفت من آن حقها بگذاشتم ** ترک کردم آنچ میپنداشتم
- Şehirli, dedi ki: “Bunca haktan vazgeçtim, bütün zanlarımı, düşüncelerimi terk ettim.
-
پنجساله رنج دیدم پنج روز ** جان مسکینم درین گرما و سوز
- Zavallı cancağızım, beş günde bu sıcakta yanıp şu soğukta donarak beş yıllık zahmet çekti.”
-
یک جفا از خویش و از یار و تبار ** در گرانی هست چون سیصد هزار
- Bildikten, dosttan, soydan gelen bir cefa, ağyarın üç yüz bin cefasına eşittir.
-
زانک دل ننهاد بر جور و جفاش ** جانش خوگر بود با لطف و وفاش
- Çünkü insan, eşin dostun cevrü cefada bulunacağını ummaz, tabiatı daima onun lütfuna, vefasına alışmıştır.
-
هرچه بر مردم بلا و شدتست ** این یقین دان کز خلاف عادتست 625
- İnsanların uğradıkları belâ ve mihnet, dikkat edersen anlarsın ki alışmadıkları şeylerden meydana gelir.