-
در سه تاریکی شناسی باد خر ** چون ندانی مر مرا ای خیرهسر 665
- Bu üç karanlık içinde eşeğin yellenmesini tanıyorsun da beni nasıl tanımıyorsun be hey avare!
-
آنک داند نیمشب گوساله را ** چون نداند همره دهساله را
- Gece yarısı eşek sıpasını tanıyan adam, güpegündüz dostunu nasıl tanımaz?
-
خویشتن را عارف و واله کنی ** خاک در چشم مروت میزنی
- Kendini dalgın ve arif gösteriyor da mürüvvetin, vefanın gözüne toprak serpiyorsun.
-
که مرا از خویش هم آگاه نیست ** در دلم گنجای جز الله نیست
- Benim kendimden bile haberim yok, gönlüme Allah’tan başka hiçbir şey sığmıyor ki.
-
آنچ دی خوردم از آنم یاد نیست ** این دل از غیر تحیر شاد نیست
- Dün yediğim bile aklımda değil. Bu gönül, hayretten başka bir şeyden neşelenmiyor diye kendini müstağrak gösteriyorsun ama
-
عاقل و مجنون حقم یاد آر ** در چنین بیخویشیم معذور دار 670
- Asıl akıllı, fakat Allah mecnunu benim, bunu hatırında tut da şu kendimde olmayışımı mazur gör.
-
آنک مرداری خورد یعنی نبید ** شرع او را سوی معذوران کشید
- Bir insan, şer’an murdar olan hurma şarabı içse kendinde değilse şeriat, onu mazur tutar.
-
مست و بنگی را طلاق و بیع نیست ** همچو طفلست او معاف و معتقیست
- Sarhoş ve esrarkeşin karı boşaması ve bir şey satması, makbul ve muteber değildir. O, çocuğa benzer, yaptığı affedilir, hürdür, serbesttir.
-
مستیی کید ز بوی شاه فرد ** صد خم می در سر و مغز آن نکرد
- Asıl tek padişah olan Allah’tan gelen sarhoşluksa insana yüz küpün şarabından ziyade tesir eder, yüz küpün şarabından ziyade adamın aklını alır.
-
پس برو تکلیف چون باشد روا ** اسب ساقط گشت و شد بی دست و پا
- Haydi yürü artık böyle adama nasıl teklif olabilir ki? At düştü, elsiz, ayaksız bir hâle geldi.