English    Türkçe    فارسی   

3
705-714

  • قرب بر انواع باشد ای پدر ** می‌زند خورشید بر کهسار و زر 705
  • Babacığım, yakınlık da çeşit, çeşittir. Güneş dağa da vurur, altına da!
  • لیک قربی هست با زر شید را ** که از آن آگه نباشد بید را
  • Fakat güneşin altına bir yakınlığı var ki söğüdün bundan haberi bile yok!
  • شاخ خشک و تر قریب آفتاب ** آفتاب از هر دو کی دارد حجاب
  • Kuru dal da güneşe yakındır, yaş dal da. Güneş hiç ikisinden de gizlenir mi ki?
  • لیک کو آن قربت شاخ طری ** که ثمار پخته از وی می‌خوری
  • Fakat yaş taze dalın yakınlığı nerede? O daldan olgun meyveler devşirmede, olgun meyveler yemedesin.
  • شاخ خشک از قربت آن آفتاب ** غیر زوتر خشک گشتن گو بیاب
  • Fakat bir de bak, kuru dal, güneşe yakınlığından kuruluktan başka ne bulabilir?
  • آنچنان مستی مباش ای بی‌خرد ** که به عقل آید پشیمانی خورد 710
  • Akıllı, aklın başına gelince pişman olacak bir sarhoşluğa düşme.
  • بلک از آن مستان که چون می می‌خورند ** عقلهای پخته حسرت می‌برند
  • O sarhoşlardan ol ki onlar şarap içmeye koyuldular mı olgun akıllar bile onlara hasret çeker.
  • ای گرفته همچو گربه موش پیر ** گر از آن می شیرگیری شیر گیر
  • Ey kedi gibi kocalmış fareyi tutan, o şaraptan içmiş onunla gıdalanmışsan aslan tut aslan!
  • ای بخورده از خیالی جام هیچ ** همچو مستان حقایق بر مپیچ
  • Ey hayale kapılıp aslı olmayan kadehten hayal şarabı içen, hakikat sarhoşları gibi sarhoşluk etme, o tarafa sarkıntılıkta bulunma!
  • می‌فتی این سو و آن سو مست‌وار ** ای تو این سو نیستت زان سو گذار
  • Sarhoş gibi şu yana, bu yana düşüp durmadasın ama sana bu tarafa yol yok, o tarafa yürü.