-
هر که او این ماه زاییدست هین ** گنجها گیرید از شاه مکین
- Padişah diyor ki “Hele bu ay doğanlar yok mu, bilhassa onlar ihsanıma, hazinelerime ulaşacaklar” diye bağırdılar.
-
آن زنان با طفلکان بیرون شدند ** شادمان تا خیمهی شه آمدند
- Kadınlar, sevindiler, çocuklarıyla çıktılar, padişahın otağına kadar gittiler.
-
هر زن نوزاده بیرون شد ز شهر ** سوی میدان غافل از دستان و قهر 945
- Yeni doğurmuş olan her kadın, hileden, kahırdan emin bir halde şehirden çıkıp meydana yöneldi.
-
چون زنان جمله بدو گرد آمدند ** هرچه بود آن نر ز مادر بستدند
- Kadınların hepsi toplanınca erkek çocukları analarının kucaklarından aldılar.
-
سر بریدندش که اینست احتیاط ** تا نروید خصم و نفزاید خباط
- Düşman doğmasına, felâket artmasın diye güya ihtiyata riayet ederek başlarını kestiler.
-
بوجود آمدن موسی و آمدن عوانان به خانهی عمران و وحی آمدن به مادر موسی کی موسی را در آتش انداز
- Musa’nın vücuda gelmesi, memurların İmran’ın evine gelmeleri, Musa’nın anasına, Musa’yı ateşe at diye vahiy edilmesi
-
خود زن عمران که موسی برده بود ** دامن اندر چید از آن آشوب و دود
- Musa’yı doğurmuş olan İmran’ın karısına gelince elini, eteğini çekmiş, o kargaşalıktan, o toz dumandan kurtulmuştu.
-
آن زنان قابله در خانهها ** بهر جاسوسی فرستاد آن دغا
- Fakat o alçak Firavun, evlere de hafiye olarak ebeler gönderdi.
-
غمز کردندش که اینجا کودکیست ** نامد او میدان که در وهم و شکیست 950
- “Burada bir çocuk var. Anası, ürktüğü, şüphelendiği için meydana gelmedi.
-
اندرین کوچه یکی زیبا زنیست ** کودکی دارد ولیکن پرفنیست
- Bu sokakta güzel bir kadın var, bir de çocuk doğurmuş… Fakat pek akıllı, pek tedbirli bir kadın” diye kovaladılar.
-
پس عوانان آمدند او طفل را ** در تنور انداخت از امر خدا
- Bunun üzerine memurlar eve gelince Musa’nın anası, Allah emriyle Musa’yı tandıra attı.