English    Türkçe    فارسی   

3
979-988

  • در طلب زن دایما تو هر دو دست ** که طلب در راه نیکو رهبرست
  • İki elini de aramadan çekme. Arama, yolda en iyi bir kılavuzdur.
  • لنگ و لوک و خفته‌شکل و بی‌ادب ** سوی او می‌غیژ و او را می‌طلب 980
  • Topal olsan, sakat olsan bile, uyuklar gibi halde, hatta edepsizce sine de olsa ona doğru kımıldan, onu ara.
  • گه بگفت و گه بخاموشی و گه ** بوی کردن گیر هر سو بوی شه
  • Gâh lâfla, gâh susarak, gâh şuraya, buraya boynunu uzatarak, o padişahın kokusunu almaya çalış.
  • گفت آن یعقوب با اولاد خویش ** جستن یوسف کنید از حد بیش
  • Yakup, oğullarına “Yusuf’un kokusunu haddinden fazla arayın” dedi.
  • هر حس خود را درین جستن بجد ** هر طرف رانید شکل مستعد
  • Siz de her duygunuzu istidatlı bir hâle getirin de her yanda adamakıllı onu araştırın.
  • گفت از روح خدا لا تیاسوا ** همچو گم کرده پسر رو سو بسو
  • Allah, “Allah lütfundan meyus olmayın, ümit kesmeyin” dedi. Çocuğunu kaybetmiş Yakup gibi sen de bucak bucak yürü.
  • از ره حس دهان پرسان شوید ** گوش را بر چار راه آن نهید 985
  • Onu ağzınla sorup soruşturun. Dört yana kulak verip onu araştırın!
  • هر کجا بوی خوش آید بو برید ** سوی آن سر کاشنای آن سرید
  • Nereden bir güzel koku alırsan koklayın. Ne taraftan o âşinanın kokusunu alırsanız o tarafa yürüyün!
  • هر کجا لطفی ببینی از کسی ** سوی اصل لطف ره یابی عسی
  • Nerede bir kişiden lütuf görürsen o adama mukayyet ol… Belki o lütfun aslına yol bulursun, olur ya!
  • این همه خوشها ز دریاییست ژرف ** جزو را بگذار و بر کل دار طرف
  • Bütün bu hoşluklar, ulu bir denizdendir. Sen cüzü bırak da külle dön.