-
گفت آن یعقوب با اولاد خویش ** جستن یوسف کنید از حد بیش
- Yakup, oğullarına “Yusuf’un kokusunu haddinden fazla arayın” dedi.
-
هر حس خود را درین جستن بجد ** هر طرف رانید شکل مستعد
- Siz de her duygunuzu istidatlı bir hâle getirin de her yanda adamakıllı onu araştırın.
-
گفت از روح خدا لا تیاسوا ** همچو گم کرده پسر رو سو بسو
- Allah, “Allah lütfundan meyus olmayın, ümit kesmeyin” dedi. Çocuğunu kaybetmiş Yakup gibi sen de bucak bucak yürü.
-
از ره حس دهان پرسان شوید ** گوش را بر چار راه آن نهید 985
- Onu ağzınla sorup soruşturun. Dört yana kulak verip onu araştırın!
-
هر کجا بوی خوش آید بو برید ** سوی آن سر کاشنای آن سرید
- Nereden bir güzel koku alırsan koklayın. Ne taraftan o âşinanın kokusunu alırsanız o tarafa yürüyün!
-
هر کجا لطفی ببینی از کسی ** سوی اصل لطف ره یابی عسی
- Nerede bir kişiden lütuf görürsen o adama mukayyet ol… Belki o lütfun aslına yol bulursun, olur ya!
-
این همه خوشها ز دریاییست ژرف ** جزو را بگذار و بر کل دار طرف
- Bütün bu hoşluklar, ulu bir denizdendir. Sen cüzü bırak da külle dön.
-
جنگهای خلق بهر خوبیست ** برگ بی برگی نشان طوبیست
- Halkın savaşları hep güzellik içindir, hep iyilik içindir. Fakat yoksulluk azığı yok mu, asıl saadet nişanesi odur.
-
خشمهای خلق بهر آشتیست ** دام راحت دایما بیراحتیست 990
- Halkın kızışları sulh içindir ama rahata ulaşma tuzağı, daima rahatsızlıktır, zahmetle rahata ulaşılır.
-
هر زدن بهر نوازش را بود ** هر گله از شکر آگه میکند
- Her sille, okşamak içindir... Her şikâyet, insana şükretmeyi andırır.