پس تفحص کرد کین سعی کی بود ** شاه را اهلیت من کی نمود
Şair sonradan bu kimin gayretiyle oldu, padişaha benim ehliyetimi kim bildirdi diye araştırdı.
پس بگفتندش فلانالدین وزیر ** آن حسن نام و حسن خلق و ضمیر
Dediler ki: adı da Hasan, huyu da Hasen olan vezir yok mu, işte o buna sebep oldu.
در ثنای او یکی شعری دراز ** بر نبشت و سوی خانه رفت باز
Şair, bunu duyunca veziri methetti, bu hususta uzun bir kaside yazdı, vezirin evine gidip sundu.
بیزبان و لب همان نعمای شاه ** مدح شه میکرد و خلعتهای شاه1165
(Bu kasidede padişahın methi hiç yoktu. Çünkü padişahın nimetleri, hilâtları, zaten dilsiz, dudaksız, padişahı methedip duruyordu!)
باز آمدن آن شاعر بعد چند سال به امید همان صله و هزار دینار فرمودن بر قاعدهی خویش و گفتن وزیر نو هم حسن نام شاه را کی این سخت بسیارست و ما را خرجهاست و خزینه خالیست و من او را بده یک آن خشنود کنم
O şairin birkaç yıl sonra yine aynı ihsanlara nail olmak ümidiyle tekrar gelmesi, padişahın, âdeti veçhile bin dinar verilmesini emretmesi, yine adı Ebülhasan olan yeni vezirin, birçok masraflarımız var, hazine boş, ben onu, bu ihsanın onda biriyle bile hoşnut ederim demesi
بعد سالی چند بهر رزق و کشت ** شاعر از فقر و عوز محتاج گشت
Birkaç yıl sonra şair, yine yok yoksun bir hale düştü, muhtaç oldu... rızıklanmak, ekin parası bulmak ümidiyle,
گفت وقت فقر و تنگی دو دست ** جست و جوی آزموده بهترست
Dedi ki: Yokluk ve darlık zamanında sınanmış şeyi aramak, ona başvurmak daha iyi...
درگهی را که آزمودم در کرم ** حاجت نو را بدان جانب برم
Kerem ve ihsanda sınadığın kapıya gideyim de yine ihtiyacımı arz edeyim.
معنی الله گفت آن سیبویه ** یولهون فی الحوائج هم لدیه
Sibeveyh, Allah sözünün manasını anlatırken “Halk, hacet zamanında ona sığınır...