-
شاه هم بر خوی خود گفتش هزار ** چون چنین بد عادت آن شهریار
- Padişahın âdetiydi, yine âdeti veçhile bin altın verin dedi.
-
لیک این بار آن وزیر پر ز جود ** بر براق عز ز دنیا رفته بود 1210
- Fakat bu sefer bu cömert vezir yücelik Burak’ına binmiş, dünyadan göçüp gitmişti.
-
بر مقام او وزیر نو رئیس ** گشته لیکن سخت بیرحم و خسیس
- Onun yerine başka birisi vezir olmuştu... Bu vezir pek merhametsiz, pek hasisti.
-
گفت ای شه خرجها داریم ما ** شاعری را نبود این بخشش جزا
- Dedi ki: Padişahım, masraflarımız var... Bir şaire bu kadar ihsanda bulunmak lâyık değil!
-
من به ربع عشر این ای مغتنم ** مرد شاعر را خوش و راضی کنم
- Ben, o şairi bu ihsanın onda on da birinin dörtte biriyle hoşnut ve razı ederim.
-
خلق گفتندش که او از پیشدست ** ده هزاران زین دلاور برده است
- Oradakiler, önce o, padişahtan tam on bin altın almıştı.
-
بعد شکر کلک خایی چون کند ** بعد سلطانی گدایی چون کند 1215
- Şeker yedikten sonra şeker kamışını nasıl çiğner... Padişahtan sonra nasıl olur da dilencilik eder? dediler.
-
گفت بفشارم ورا اندر فشار ** تا شود زار و نزار از انتظار
- Vezir dedi ki: Ben onu öyle bir sıkarım ki nihayet beklemeden usanır, bizar olur...
-
آنگه ار خاکش دهم از راه من ** در رباید همچو گلبرگ از چمن
- Yoldan toprak alıp versem yeşillikten gül yaprağı veriyorum gibi kapar.
-
این به من بگذار که استادم درین ** گر تقاضاگر بود هر آتشین
- Bunu bana bırakın... Bu işte üstadım ben; işe girişen ateş bile olsa ben yatıştırmasını bilirim!