-
ناصحی ربانیی پندت دهد ** آن سخن را او به فن طرحی نهد
- Allah’a mensup bir öğütçü, sana öğüt verse o sözü, bir hileyle tesirsiz bırakmakta;
-
کین نه بر جایست هین از جا مشو ** نیست چندان با خود آ شیدا مشو
- Bu, yerinde bir söz değil, kendine gel de yerinden, yurdundan olma... İş öyle değil, kendine gel, delirme demektedir.
-
وای آن شه که وزیرش این بود ** جای هر دو دوزخ پر کین بود
- Vay o padişaha ki veziri budur... Her ikisinin yeri de kin güden cehennemdir.
-
شاد آن شاهی که او را دستگیر ** باشد اندر کار چون آصف وزیر 1250
- Ne mutlu o padişaha ki müşkül işe düştü mü elini tutacak Asaf gibi bir veziri vardır.
-
شاه عادل چون قرین او شود ** نام آن نور علی نور این بود
- Adaletli padişah, Asaf’a eş oldu mu artık adı “Nur üstüne nur” olur...
-
چون سلیمان شاه و چون آصف وزیر ** نور بر نورست و عنبر بر عبیر
- “Padişah Süleyman” veziri de Asaf oldu mu nur üstüne nurdur, amber üstüne amber!
-
شاه فرعون و چو هامانش وزیر ** هر دو را نبود ز بدبختی گزیر
- Fakat padişah Firavun, veziri de Haman olursa ikisi de talihsizlikten, kötülükten kaçamazlar, çaresiz perişan olur giderler!
-
پس بود ظلمات بعضی فوق بعض ** نه خرد یار و نه دولت روز عرض
- Karanlıklar üstüne çöken karanlıklara düşerler de ne akıl, onlara yâr olur, ne de kıyamet günü devlete erişirler!
-
من ندیدم جز شقاوت در لام ** گر تو دیدستی رسان از من سلام 1255
- Ben kötülerde kötülükten başka bir şey görmedim... Sen gördüysen var selâm söyle!
-
همچو جان باشد شه و صاحب چو عقل ** عقل فاسد روح را آرد بنقل
- Padişah cana benzer, vezir de akla... Fesatçı akıl, ruhu kötülüklere götürür.