-
چون سلیمان شاه و چون آصف وزیر ** نور بر نورست و عنبر بر عبیر
- “Padişah Süleyman” veziri de Asaf oldu mu nur üstüne nurdur, amber üstüne amber!
-
شاه فرعون و چو هامانش وزیر ** هر دو را نبود ز بدبختی گزیر
- Fakat padişah Firavun, veziri de Haman olursa ikisi de talihsizlikten, kötülükten kaçamazlar, çaresiz perişan olur giderler!
-
پس بود ظلمات بعضی فوق بعض ** نه خرد یار و نه دولت روز عرض
- Karanlıklar üstüne çöken karanlıklara düşerler de ne akıl, onlara yâr olur, ne de kıyamet günü devlete erişirler!
-
من ندیدم جز شقاوت در لام ** گر تو دیدستی رسان از من سلام 1255
- Ben kötülerde kötülükten başka bir şey görmedim... Sen gördüysen var selâm söyle!
-
همچو جان باشد شه و صاحب چو عقل ** عقل فاسد روح را آرد بنقل
- Padişah cana benzer, vezir de akla... Fesatçı akıl, ruhu kötülüklere götürür.
-
آن فرشتهی عقل چون هاروت شد ** سحرآموز دو صد طاغوت شد
- Akıl meleği Harut’laşınca yüzlerce kötü kişiye sihir öğretir!
-
عقل جزوی را وزیر خود مگیر ** عقل کل را ساز ای سلطان وزیر
- Cüz’i aklı kendine vezir yapma. Aklı küllü vezir yap padişahım.
-
مر هوا را تو وزیر خود مساز ** که برآید جان پاکت از نماز
- Heva ve hevesini kendine vezir yapma da pak canın namazdan, niyazdan kalmasın.
-
کین هوا پر حرص و حالیبین بود ** عقل را اندیشه یوم دین بود 1260
- Çünkü bu heva ve heves, hırslarla doludur ve içinde bulunduğu hali görür... Aklın düşüncesiyse din gününün düşüncesidir.
-
عقل را دو دیده در پایان کار ** بهر آن گل میکشد او رنج خار
- Aklın gözleri işin sonunu gözetir... Akıl, bir gül için diken zahmetini çeker durur!