English    Türkçe    فارسی   

4
1396-1405

  • چون بود اکراه با چندان خوشی ** که تو در عصیان همی دامن کشی
  • Eteklerini çemrer de isyana öyle koşar, gidersin... Bu kadar hoşlukla, bunca istekle cebir olur muymuş hiç?
  • آن‌چنان خوش کس رود در مکرهی ** کس چنان رقصان دود در گم‌رهی
  • O kadar istekle kim, kötülüğe gider... Böyle oynaya oynaya kim sapıklığa koşar?
  • بیست مرده جنگ می‌کردی در آن ** کت همی‌دادند پند آن دیگران
  • Sana başkaları öğüt verdikçe o işin iyiliğini söyler, belki yirmi erle bu hususta savaşa girişir, yirmi ere karşı ayak direrdin!
  • که صواب اینست و راه اینست و بس ** کی زند طعنه مرا جز هیچ‌کس
  • Doğrusu budur... Yol ancak budur... Ve bundan ibarettir; adam olmayandan başka kim beni kınar ki, sersin!
  • کی چنین گوید کسی کو مکر هست ** چون چنین جنگد کسی کو بی‌رهست 1400
  • Mecbur olan adam böyle söz söyler mi? Yolsuz olan kişi, böyle savaşır mı?
  • هر چه نفست خواست داری اختیار ** هر چه عقلت خواست آری اضطرار
  • Nefsin neyi isterse ihtiyarın var, fakat aklının istediği şeyde mecbursun ha!
  • داند او کو نیک‌بخت و محرمست ** زیرکی ز ابلیس و عشق از آدمست
  • Bahtı yaver ve talihi kutlu olan bilir ki akıl ve zekâ taslamak iblistendir, aşk Âdem’den!
  • زیرکی سباحی آمد در بحار ** کم رهد غرقست او پایان کار
  • Akıl ve zekâ denizde yüzgeçliğe benzer... Bundan az kişi kurtulur ve yüzgeçlikte bulunan nihayet gün gelir, gark olur gider!
  • هل سباحت را رها کن کبر و کین ** نیست جیحون نیست جو دریاست این
  • Yüzgeçliği bırak, kibirden, kinden vazgeç... Bu ırmak değil; denizdir deniz!
  • وانگهان دریای ژرف بی‌پناه ** در رباید هفت دریا را چو کاه 1405
  • Hem de öyle sığınılacak bir yeri olmayan uçsuz bucaksız deniz ki yedi denizi bir saman çöpü gibi kapı verir!