-
خویش ابله کن تبع میرو سپس ** رستگی زین ابلهی یابی و بس
- Kendini aptal yerine koy, ona uy da yürü... Ancak bu aptallıkla kurtulabilirsin!
-
اکثر اهل الجنه البله ای پسر ** بهر این گفتست سلطان البشر 1420
- Babam, insanların padişahı, bunun için “cennetliklerin çoğu aptaldır” dedi.
-
زیرکی چون کبر و باد انگیز تست ** ابلهی شو تا بماند دل درست
- Akıl ve zekâ sana kibir ve gurur verir... Aptal ol da gönlün doğru kalsın!
-
ابلهی نه کو به مسخرگی دوتوست ** ابلهی کو واله و حیران هوست
- Aptallık dediğim halka iki kat maskara olan adamın ahmaklığı değildir... Bu aptallık, ona hayran olan adamın aptallığıdır!
-
ابلهاناند آن زنان دست بر ** از کف ابله وز رخ یوسف نذر
- Kendilerini unutup Yusuf’un yüzünü görenler, o güzelliğe dalıp kalanlar... bu yüzden ellerini doğrayanlar yok mu işte onlar aptaldır!
-
عقل را قربان کن اندر عشق دوست ** عقلها باری از آن سویست کوست
- Aklı, dost aşkında kurban et... Akılların hepsi de o taraftandır, odur!
-
عقلها آن سو فرستاده عقول ** مانده این سو که نه معشوقست گول 1425
- Akıllılar akıllarını o tarafa göndermişlerdir. Yalnız sevgili olmayan ahmak, bu tarafta kalmıştır!
-
زین سر از حیرت گر این عقلت رود ** هر سو مویت سر و عقلی شود
- Hayretle şu baştan aklın gitti mi başındaki her saç, bir baş, bir akıl kesilir!
-
نیست آن سو رنج فکرت بر دماغ ** که دماغ و عقل روید دشت و باغ
- O tarafta akla, beyne düşünce zahmeti yoktur... Çünkü orada her ova, her bahçe akıl ve beyin bitirir!
-
سوی دشت از دشت نکته بشنوی ** سوی باغ آیی شود نخلت روی
- Bu ovadan geçer, o taraftaki ovaya gelirsen nükteler duyarsın... Oradaki bağlara, bahçelere gelirsen hurma fidanın sulanır, yeşerir!