-
تا که این هر دو صفت ظاهر شود ** آن مبشر گردد این منذر شود
- Bu suretle bu iki sıfatının da meydana çıkmasını, lütfunun muştucu, kahrının da korkutucu olmasını diler.”
-
بارها زن نیز این بد کرده بود ** سهل بگذشت آن و سهلش مینمود
- Kadın da defalarca bu kötü işte bulunmuştu da kolaycacık işi atlatmıştı... bu iş, ona kolay görünüyordu artık.
-
آن نمیدانست عقل پایسست ** که سبو دایم ز جو ناید درست
- Gevşek ayaklı akıl, testinin daima ırmaktan kırılmadan sapasağlam gelemeyeceğini bilmiyordu ki!
-
آنچنانش تنگ آورد آن قضا ** که منافق را کند مرگ فجا
- Fakat bu sefer kaza ve kader, onu öyle bir daraltmış, münafıkı ansızın ölüm nasıl yakalarsa öyle bir sıkı yakalamıştı ki!
-
نه طریق و نه رفیق و نه امان ** دست کرده آن فرشته سوی جان 175
- Ne yol vardır, ne yoldaş, ne de kurtulma imkânı... (münafık, böyle bir haldeyken) can alıcı melek de gelir çatar, canına el uzatır ya!
-
آنچنان کین زن در آن حجره جفا ** خشک شد او و حریفش ز ابتلا
- İşte kadın da o cefa odasında dostuyla belâlara uğramış, öylece âdeta kuruyup kalmıştı!
-
گفت صوفی با دل خود کای دو گبر ** از شما کینه کشم لیکن به صبر
- Sofi, gönlünden, hay kâfirler hay... Size kin güdüp duruyorum ama hele sabredeyim.
-
لیک نادانسته آرم این نفس ** تا که هر گوشی ننوشد این جرس
- Şimdilik bunu bilmezlikten geleyim de herkes bu çanın sesini duymasın, diyordu.
-
از شما پنهان کشد کینه محق ** اندک اندک همچو بیماری دق
- Hak yolundaki er de size gizlice böyle kin güder... İstiska hastalığı gibi kinini yavaş yavaş, azar azar belirtir.
-
مرد دق باشد چو یخ هر لحظه کم ** لیک پندارد بهر دم بهترم 180
- İstiskaya tutulan adam buz gibi her an erir durur... Fakat her an, kendisini daha iyiceyim sanır!