English    Türkçe    فارسی   

4
1762-1771

  • این زمین را ریع او خود بی‌حدست ** دانه‌ای را کمترین خود هفصدست
  • Bu yerin bile sayısız mahsul verme kabiliyeti vardır, en aşağı bir tohuma yedi yüz verir!
  • حمد گفتی کو نشان حامدون ** نه برونت هست اثر نه اندرون
  • Hamd ediyorsun, hani hamd edenlerin nişanesi? Bu nişaneler ne içinde var, ne dışında!
  • حمد عارف مر خدا را راستست ** که گواه حمد او شد پا و دست
  • Ârifin Allah’ya hamd etmesi doğrudur... Çünkü o hamdın şahidi eldir, ayaktır!
  • از چه تاریک جسمش بر کشید ** وز تک زندان دنیااش خرید 1765
  • Hamd ediş, arifi karanlık cisim kuyusundan çekip çıkarır... Dünya zindanından kurtarır!
  • اطلس تقوی و نور متلف ** آیت حمدست او را بر کتف
  • Sırtındaki takva atlasıyla ülfet nuru, hamd etmesinin nişanesidir.
  • وا رهیده از جهان عاریه ** ساکن گلزار و عین جاریه
  • Bu eğreti âlemden kurtulmuş, gül bahçelerinde, akarsu kenarlarında yurt tutmuştur.
  • بر سریر سر عالی‌همتش ** مجلس و جا و مقام و رتبتش
  • Oturduğu yer, yurt, vasıl olduğu makam ve rütbe, yüce himmetinin sır sedirinin üstüdür!
  • مقعد صدقی که صدیقان درو ** جمله سر سبزند و شاد و تازه‌رو
  • Orası öyle bir doğruluk makamıdır ki doğruların hepsi de orada lâtif, neşeli ve sevinçli yüzlerinden belli olarak yurt tutmuşlardır!
  • حمدشان چون حمد گلشن از بهار ** صد نشانی دارد و صد گیر و دار 1770
  • Onların hamd etmeleri, gül bahçesinin bahara hamd etmesi gibidir... Yüzlerce nişanesi, yüzlerce alâmeti ve eseri vardır!
  • بر بهارش چشمه و نخل و گیاه ** وآن گلستان و نگارستان گواه
  • Baharın geldiğine kaynak, fidan, çimen... O gül bahçesi, o elvan çiçekler şahittir.