- 
		    حمد عارف مر خدا را راستست ** که گواه حمد او شد پا و دست
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Ârifin Allah’ya hamd etmesi doğrudur... Çünkü o hamdın şahidi eldir, ayaktır!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   از چه تاریک جسمش بر کشید ** وز تک زندان دنیااش خرید   1765
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Hamd ediş, arifi karanlık cisim kuyusundan çekip çıkarır... Dünya zindanından kurtarır!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    اطلس تقوی و نور متلف ** آیت حمدست او را بر کتف
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Sırtındaki takva atlasıyla ülfet nuru, hamd etmesinin nişanesidir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    وا رهیده از جهان عاریه ** ساکن گلزار و عین جاریه
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Bu eğreti âlemden kurtulmuş, gül bahçelerinde, akarsu kenarlarında yurt tutmuştur.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بر سریر سر عالیهمتش ** مجلس و جا و مقام و رتبتش
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Oturduğu yer, yurt, vasıl olduğu makam ve rütbe, yüce himmetinin sır sedirinin üstüdür!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    مقعد صدقی که صدیقان درو ** جمله سر سبزند و شاد و تازهرو
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Orası öyle bir doğruluk makamıdır ki doğruların hepsi de orada lâtif, neşeli ve sevinçli yüzlerinden belli olarak yurt tutmuşlardır!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
		   - 
		   حمدشان چون حمد گلشن از بهار ** صد نشانی دارد و صد گیر و دار   1770
 
		 
	         
	         
	         
		 
	       
	       
	       
		  - Onların hamd etmeleri, gül bahçesinin bahara hamd etmesi gibidir... Yüzlerce nişanesi, yüzlerce alâmeti ve eseri vardır!
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بر بهارش چشمه و نخل و گیاه ** وآن گلستان و نگارستان گواه
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Baharın geldiğine kaynak, fidan, çimen... O gül bahçesi, o elvan çiçekler şahittir.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    شاهد شاهد هزاران هر طرف ** در گواهی همچو گوهر بر صدف
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Güzelin her tarafta binlerce şahidi vardır... Sedefteki incinin oluşuna şahadet edenler gibi.
 
		  
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		    - 
		    بوی سر بد بیاید از دمت ** وز سر و رو تابد ای لافی غمت
 
		 
		 
	         
		 
		 
	       
	       
	       
		  - Hâlbuki senin nefesinden kötü sırrın kokusu gelmede... Ey lâfazan, derdin başından, yüzünden parlayıp görünmede!