English    Türkçe    فارسی   

4
183-192

  • نه تنوری که در آن پنهان شود ** نه جوالی که حجاب آن شود
  • Ne bir tandır vardı, oynaşını oraya gizlesin... Ne bir çuval vardı, perde gibi önüne gersin!
  • هم‌چو عرصه‌ی پهن روز رستخیز ** نه گو و نه پشته نه جای گریز
  • Evin içi kıyamet günü Arasat Meydanı gibi dümdüzdü... Ne bir çukur vardı, ne bir tepe, ne de kaçacak bir yer!
  • گفت یزدان وصف این جای حرج ** بهر محشر لا تری فیها عوج 185
  • Allah bu kıyamet gününü anlatırken mahşer meydanı için “Orada bir çukur, bir tümsek göremezsin” demiştir.
  • معشوق را زیر چادر پنهان کردن جهت تلبیس و بهانه گفتن زن کی ان کید کن عظیم
  • Kadının hileye sapıp sevgilisine çarşaf giydirmesi ve Allah’ın “Sizin hileniz pek büyüktür” dediği gibi kocasını kandırmak için bahanelere başvurması
  • چادر خود را برو افکند زود ** مرد را زن ساخت و در را بر گشود
  • Kadın, hemen çarşafını oynaşının üstüne attı, erkeği kadın şekline sokup kapıyı açtı.
  • زیر چادر مرد رسوا و عیان ** سخت پیدا چون شتر بر نردبان
  • Çarşafın altında adam, apaçık rüsvay olmuş, görünüp durmaktaydı... Adeta merdiven üstünde bir deveye benziyordu.
  • گفت خاتونیست از اعیان شهر ** مر ورا از مال و اقبالست بهر
  • Kadın oynaşı için kocasına dedi ki: “Şehir büyüklerinden birinin karısı... Malı var, devleti var, pek zengin!
  • در ببستم تا کسی بیگانه‌ای ** در نیاید زود نادانانه‌ای
  • Yabancı birisi, cahilcesine gelmesin diye kapıyı kapadım.”
  • گفت صوفی چیستش هین خدمتی ** تا بر آرم بی‌سپاس و منتی 190
  • Sofi, âlâ dedi... Ne hizmeti var, hele söyle de minnetsizce, seve seve yapayım.
  • گفت میلش خویشی و پیوستگیست ** نیک خاتونیست حق داند که کیست
  • Karısı dedi ki: “Bize akraba olmak istiyor... İyi bir kadın ama içini Allah bilir artık.
  • خواست دختر را ببیند زیر دست ** اتفاقا دختر اندر مکتبست
  • Kızı görmek istiyordu ama tesadüf bu ya, kız da mektepte.