-
مرد خفته در عدن دیده فرق ** عکس آن بر جسم افتاده عرق 1845
- Uyuyan adam, Aden’de bir azaba uğradığını görür ama aksi, bedeninde ter halinde görünür!
-
پیرهن در مصر رهن یک حریص ** پر شده کنعان ز بوی آن قمیص
- Gömlek, Mısır’da bir harise rehin olmuştur ama Kenan ülkesi o gömleğin kokusuyla dolmuştur!
-
بر نبشتند آن زمان تاریخ را ** از کباب آراستند آن سیخ را
- Tarihçiler, bunu duyunca Bayezid’in tayin ettiği zamanı yazdılar... Âdeta şişe benzeyen kamış kalemlerini kebapla bezediler.
-
چون رسید آن وقت و آن تاریخ راست ** زاده شد آن شاه و نرد ملک باخت
- Tanı o zaman, o tarih gelip çatınca o padişah doğdu... Devlet satrancını oynadı!
-
از پس آن سالها آمد پدید ** بوالحسن بعد وفات بایزید
- Bayezid’in ölümünden sonra yıllar geçti, Ebul Hasan dünyaya geldi.
-
جملهی خوهای او ز امساک وجود ** آنچنان آمد که آن شه گفته بود 1850
- O padişah, Ebulhasan’ın ihsanına, kıskanmasına ait ne gibi huylar söylediyse aynen zuhur etti.
-
لوح محفوظ است او را پیشوا ** از چه محفوظست محفوظ از خطا
- Çünkü onun önünde giden levhimahfuz’dur... Neden mahfuzdur o levh? Hatadan!
-
نه نجومست و نه رملست و نه خواب ** وحی حق والله اعلم بالصواب
- Bu, ne yıldız bilgisidir, ne remil, ne de rüya... Allah, doğrusunu daha iyi bilir ya, Allah vahyidir!
-
از پی روپوش عامه در بیان ** وحی دل گویند آن را صوفیان
- Sofiler, bunu halktan gizlemek için gönül vahyi demişlerdir.
-
وحی دل گیرش که منظرگاه اوست ** چون خطا باشد چو دل آگاه اوست
- Sen istersen onu gönül vahyi farz et... Gönül zaten onun nazargâhıdır... Gönül, ona agâh olunca nasıl hata eder?