English    Türkçe    فارسی   

4
1858-1867

  • آنک سرها بشکند او از علو ** رحم حق و خلق ناید سوی او
  • Yücelikle başlar kıran kişiye ne Allah’ın merhameti nasip olur, ne halkın!
  • این سخن آخر ندارد وان جوان ** از کمی اجرای نان شد ناتوان
  • Bu sözün sonu yoktur... Evet, o yiğit, yiyecek ve ekmek nafakasının azlığından perişan oldu!
  • شاد آن صوفی که رزقش کم شود ** آن شبه‌ش در گردد و اویم شود 1860
  • Ne mutlu o sofiye ki rızkı azalır... Boncuğu inci olur, kendisi deniz kesilir!
  • زان جرای خاص هر که آگاه شد ** او سزای قرب و اجری‌گاه شد
  • O hususi Allah nafakasını duyan, Allah’ın yakınlığına erer, gayb nafakasını elde eder.
  • زان جرای روح چون نقصان شود ** جانش از نقصان آن لرزان شود
  • Fakat ruh nafakası noksan olan kişinin canı o noksan yüzünden titremeye başlar.
  • پس بداند که خطایی رفته است ** که سمن‌زار رضا آشفته است
  • Anlar ki bir hata etmiştir de bundan dolayı rıza yaseminliği perişan olmuştur.
  • هم‌چنانک آن شخص از نقصان کشت ** رقعه سوی صاحب خرمن نبشت
  • İşte o adam da ekinin az olması yüzünden harman sahibine mektup yazdı.
  • رقعه‌اش بردند پیش میر داد ** خواند او رقعه جوابی وا نداد 1865
  • Mektubunu o yüce ve adil padişaha götürdüler, okudu, fakat bir cevap vermedi.
  • گفت او را نیست الا درد لوت ** پس جواب احمق اولیتر سکوت
  • Dedi ki: onun derdi yalnız gıda, başka bir şey değil... Ahmağa verilecek en iyi cevap sükûttur.
  • نیستش درد فراق و وصل هیچ ** بند فرعست او نجوید اصل هیچ
  • Ayrılık ve vuslat derdi onda hiç yok... fer’e bağlanmış, aslı hiç aramıyor.