-
زیر چادر مرد رسوا و عیان ** سخت پیدا چون شتر بر نردبان
- Çarşafın altında adam, apaçık rüsvay olmuş, görünüp durmaktaydı... Adeta merdiven üstünde bir deveye benziyordu.
-
گفت خاتونیست از اعیان شهر ** مر ورا از مال و اقبالست بهر
- Kadın oynaşı için kocasına dedi ki: “Şehir büyüklerinden birinin karısı... Malı var, devleti var, pek zengin!
-
در ببستم تا کسی بیگانهای ** در نیاید زود نادانانهای
- Yabancı birisi, cahilcesine gelmesin diye kapıyı kapadım.”
-
گفت صوفی چیستش هین خدمتی ** تا بر آرم بیسپاس و منتی 190
- Sofi, âlâ dedi... Ne hizmeti var, hele söyle de minnetsizce, seve seve yapayım.
-
گفت میلش خویشی و پیوستگیست ** نیک خاتونیست حق داند که کیست
- Karısı dedi ki: “Bize akraba olmak istiyor... İyi bir kadın ama içini Allah bilir artık.
-
خواست دختر را ببیند زیر دست ** اتفاقا دختر اندر مکتبست
- Kızı görmek istiyordu ama tesadüf bu ya, kız da mektepte.
-
باز گفت ار آرد باشد یا سبوس ** میکنم او را به جان و دل عروس
- Fakat ister un olsun, ister kepek... Onu canla gönülle gelinliğe kabul ederim dedi.
-
یک پسر دارد که اندر شهر نیست ** خوب و زیرک چابک و مکسب کنیست
- Öyle bir oğlu var ki şehirde misli yok... Güzel, anlayışlı, çevik, hem de iyi bir geçimi var.”
-
گفت صوفی ما فقیر و زار و کم ** قوم خاتون مالدار و محتشم 195
- Sofi dedi ki: “İyi ama biz yoksuluz, perişanız... Bu kadının ailesiyse mallı, mülklü kişiler.
-
کی بود این کفو ایشان در زواج ** یک در از چوب و دری دیگر ز عاج
- Nasıl olurda bize eşit olabilir? Kapının bir kanadı tahtadan, öbürü fildişinden... Böyle şey olur mu hiç?