-
حکم حق بر لوح میآید پدید ** آنچنان که حکم غیب بایزید
- Hâsılı Bayezit hakkındaki gayb hükmü nasıl zuhur ettiyse Allah hükmü levh üstünde (çaresiz) zuhur eder.
-
شنیدن شیخ ابوالحسن رضی الله عنه خبر دادن ابویزید را و بود او و احوال او
- Allah razı olsun Şeyh Ebulhasan’ın Ebuyezid’in kendisinden ve ahvalinden haber verdiğini duyması
-
همچنان آمد که او فرموده بود ** بوالحسن از مردمان آن را شنود 1925
- Ebulhasan, Bayezid’in buyurduğu gibi zuhur etti... Ve bunu adamlarından duydu.
-
که حسن باشد مرید و امتم ** درس گیرد هر صباح از تربتم
- Bayezid, Hasan benim dervişim ve ümmetim olur... Her sabah benim mezarımda benden ders alır demişti.
-
گفت من هم نیز خوابش دیدهام ** وز روان شیخ این بشنیدهام
- Kendisi de dedi ki: ben de Şeyh’i rüyamda gördüm... Ruhundan bu sözü duydum.
-
هر صباحی رو نهادی سوی گور ** ایستادی تا ضحی اندر حضور
- Her sabah, onun mezarına yüz tutar, ta kuşluk çağına kadar huzurunda dururdu.
-
یا مثال شیخ پیشش آمدی ** یا که بیگفتی شکالش حل شدی
- Ya bir şeyhin huzuruna gider gibi o mezarın başına gelir yahut da sözsüz müşkülleri hallolurdu.
-
تا یکی روزی بیامد با سعود ** گورها را برف نو پوشیده بود 1930
- 1930.Nihayet yine bir gün kutlulukla o mezarın başına geldi... Yeni kar yağmıştı, mezarlar karla örtülmüştü.
-
توی بر تو برفها همچون علم ** قبه قبه دیده و شد جانش به غم
- Mezarın üstünde kat kat karların bayrak gibi yüceldiğini, kubbe kubbe yığıldığını görünce gamlandı.
-
بانگش آمد از حظیرهی شیخ حی ** ها انا ادعوک کی تسعی الی
- O diri Şeyh’in mezarından ses geldi. Ben buradayım, bana gel diye seni çağırıp duruyorum.
-
هین بیا این سو بر آوازم شتاب ** عالم ار برفست روی از من متاب
- Kendine gel... Sesime koş; bu yana seğirt! Âlem karla dolsa da sen, benden yüz çevirme!