English    Türkçe    فارسی   

4
2159-2168

  • حکم اغلب راست چون غالب بدند ** تیغ را از دست ره‌زن بستدند
  • Hüküm üstünündür halkın çoğu da kötüdür; bu yüzden kılıcı yol kesicilerin elinden aldılar.
  • گفت پیغامبر کای ظاهرنگر ** تو مبین او را جوان و بی‌هنر 2160
  • Peygamber dedi ki: Ey işin dış yüzünü gören, sen onu genç ve hünersiz görme.
  • ای بسا ریش سیاه و مردت پیر ** ای بسا ریش سپید و دل چو قیر
  • Nice kara sakallı ihtiyarlar vardır... Nice de gönülleri, zift gibi kapkara aksakallılar.
  • عقل او را آزمودم بارها ** کرد پیری آن جوان در کارها
  • Onun aklını defalarca denedim... O genç işlerde ihtiyarlık etti.
  • پیر پیر عقل باشد ای پسر ** نه سپیدی موی اندر ریش و سر
  • İhtiyar, akıl ihtiyarıdır oğlum... Saçın, sakalın ağarmasıyla adam, adam olmaz.
  • از بلیس او پیرتر خود کی بود ** چونک عقلش نیست او لاشی بود
  • İblis’ten daha ihtiyar kim var? Fakat değil mi ki aklı yok, hiçbir şeye yaramaz.
  • طفل گیرش چون بود عیسی نفس ** پاک باشد از غرور و از هوس 2165
  • Birisi çocuktur ama İsa nefesli, gururdan, hevesten arınmış olursa ona nasıl çocuk diyebilirsin?
  • آن سپیدی مو دلیل پختگیست ** پیش چشم بسته کش کوته‌تگیست
  • Saç ağarması, ancak gözü bağlı ve kısa görüşlü kişiye göre pişkinlik alâmetidir.
  • آن مقلد چون نداند جز دلیل ** در علامت جوید او دایم سبیل
  • O mukallit, alâmet olarak delilden başka bir şey bilmediği için daima buna yol arar.
  • بهر او گفتیم که تدبیر را ** چونک خواهی کرد بگزین پیر را
  • Onun için bir işe girişeceksen o pire danış dedi.