-
گر به صورت وا نماید عقل رو ** تیره باشد روز پیش نور او
- Akıl bir kere yüz gösterse, suretini şu âleme izhar etse gündüz bile, onun nuruna karşı kapkaranlık kalırdı.
-
ور مثال احمقی پیدا شود ** ظلمت شب پیش او روشن بود
- Ahmaklık da meselâ, meydana çıkıverse gecenin karanlığı, onun yanında apaydın kalır.
-
کو ز شب مظلمتر و تاریترست ** لیک خفاش شقی ظلمتخرست
- Çünkü o, geceden daha karanlıktır, daha karadır. Fakat ne fayda? Kötü yarasa karanlıların satın alır.
-
اندک اندک خوی کن با نور روز ** ورنه خفاشی بمانی بیفروز
- Yavaş, yavaş gündüzün ışığına alış... Yoksa yarasa gibi nura kavuşmaz, kalakalırsın!
-
عاشق هر جا شکال و مشکلیست ** دشمن هر جا چراغ مقبلیست 2185
- Yarasa nerede bir güçlük, bir müşkül varsa orasını sever... Nerede bir devletlinin ışığı yanıyorsa oraya düşman kesilir.
-
ظلمت اشکال زان جوید دلش ** تا که افزونتر نماید حاصلش
- Bilgisi görgüsü daha fazla görünsün diye gönlü daima müşküller arar.
-
تا ترا مشغول آن مشکل کند ** وز نهاد زشت خود غافل کند
- O her müşkülle seni oyalar... Kendi kötü tabiatına karşı gaflete daldırır.
-
علامت عاقل تمام و نیمعاقل و مرد تمام و نیممرد و علامت شقی مغرور لاشی
- Tam akılıyla yarı akıllının, tam adamla yarı adamın ve hiçbir şey olmayan mağrur kötü kişinin alâmetleri
-
عاقل آن باشد که او با مشعلهست ** او دلیل و پیشوای قافلهست
- Akıllı ona derler ki elinde meşalesi vardır... Kafilenin önünde gider, onlara kılavuzluk eder.
-
پیرو نور خودست آن پیشرو ** تابع خویشست آن بیخویشرو
- O önde giden kendi nuruna uymuş, onun ardına düşmüştür... O kendinden geçmiş bir halde yola düşüp giden, kendisine tabidir.
-
مومن خویشست و ایمان آورید ** هم بدان نوری که جانش زو چرید 2190
- O kendisine inanmıştır... Sizde onun canının yayıldığı nura, o nur âlemince inanın.