English    Türkçe    فارسی   

4
2277-2286

  • پس گرفتش یک صیاد ارجمند ** پس برو تف کرد و بر خاکش فکند
  • Balıkçının biri onu yakaladı... Tuh yazıklar olsun deyip fırlattı, toprağa attı.
  • غلط غلطان رفت پنهان اندر آب ** ماند آن احمق همی‌کرد اضطراب
  • Balık çırpına çırpına gizlice suya fırladı gitti. Öbür ahmak, ıstıraplar içinde kalakaldı.
  • از چپ و از راست می‌جست آن سلیم ** تا بجهد خویش برهاند گلیم
  • O ahmak sıçrayıp kilimini kurtarmak için sağa sola çırpındı durdu.
  • دام افکندند و اندر دام ماند ** احمقی او را در آن آتش نشاند 2280
  • Fakat avcılar ağı attılar... Ağın içinde kaldı; ahmaklık onu ateşe attı.
  • بر سر آتش به پشت تابه‌ای ** با حماقت گشت او همخوابه‌ایی
  • Ateş üstünde tava içinde ahmaklıkla eş oldu.
  • او همی جوشید از تف سعیر ** عقل می‌گفتش الم یاتک نذیر
  • Ateşin hararetiyle kızıp kaynadıkça akıl ona “sana hiç korkutucu bir zat gelmedi mi?” diyordu.
  • او همی‌گفت از شکنجه وز بلا ** هم‌چو جان کافران قالوا بلی
  • O da, o işkencenin, o belânın içinde kâfirlerin canları gibi “Evet, geldi” demekteydi.
  • باز می‌گفت او که گر این بار من ** وا رهم زین محنت گردن‌شکن
  • Sonra da eğer bu sefer, şu boynumu kıran mihnetten kurtulursam,
  • من نسازم جز به دریایی وطن ** آبگیری را نسازم من سکن 2285
  • 2285.Denizden başka yerde yurt tutmam... Bir gölcükte oturmam artık.
  • آب بی‌حد جویم و آمن شوم ** تا ابد در امن و صحت می‌روم
  • Uçsuz bucaksız bir su ararım da emin olayım... Ebediyen emniyet ve sıhhat içinde ömür süreyim diyordu!
  • بیان آنک عهد کردن احمق وقت گرفتاری و ندم هیچ وفایی ندارد کی لو ردوالعادوا لما نهوا عنه و انهم لکاذبون صبح کاذب وفا ندارد
  • Ahmağın, bir belâya uğrayınca nadim olup ahdetmesinde bir vefa yoktur. ”Onlar tekrar dünyaya döndürülseler yapmayın diye nehyolundukları şeyleri yapmaya başlarlardı yine. Onlar yalancılardır.” suphukâzibin vefası olamaz!