English    Türkçe    فارسی   

4
2555-2564

  • ای ز نسل پادشاه کامیار ** با خود آ زین پاره‌دوزی ننگ دار 2555
  • Ey talihi yaver padişah soyundan gelen, kendine gel de yamacılıktan utan!
  • پاره‌ای بر کن ازین قعر دکان ** تا برآرد سر به پیش تو دو کان
  • Bu dükkânın dibini bir parçacık kaz da o iki maden, başını yüceltsin!
  • پیش از آن کین مهلت خانه‌ی کری ** آخر آید تو نخورده زو بری
  • Bu kiralık evin kira müddeti bitmeden kendine gel. Yoksa bu müddet biter, sen de ondan bir fayda elde edemezsin!
  • پس ترا بیرون کند صاحب دکان ** وین دکان را بر کند از روی کان
  • Sonra dükkân sahibi, seni dükkândan çıkarır; bu dükkânı da hazineyi elde etmek için yıkar.
  • تو ز حسرت گاه بر سر می‌زنی ** گاه ریش خام خود بر می‌کنی
  • Sen gâh hasretle başına vurursun; gâh ham sakalını yolar durursun!
  • کای دریغا آن من بود این دکان ** کور بودم بر نخوردم زین مکان 2560
  • Yazıklar olsun; bu dükkân benimdi. Kör müydüm ki buradan bir fayda elde etmedim!
  • ای دریغا بود ما را برد باد ** تا ابد یا حسرتا شد للعباد
  • Yazıklar olsun, bu bizimdi yel götürdü! Biz kullara da ebediyen hasretlere düşüp eyvahlar olsun demek kaldı dersin!
  • غره شدن آدمی به ذکاوت و تصویرات طبع خویشتن و طلب ناکردن علم غیب کی علم انبیاست
  • İnsanın, yaradılışında olan zekâ ve düşüncelerine aldanarak peygamberlerin bilgisi olan gayb bilgisini istememesi
  • دیدم اندر خانه من نقش و نگار ** بودم اندر عشق خانه بی‌قرار
  • Ben evde bir süs, bir nakış gördüm de o evin sevgisiyle kararsız bir hale geldim;
  • بودم از گنج نهانی بی‌خبر ** ورنه دستنبوی من بودی تبر
  • Gizli hazineden haberim bile olmadı., yoksa kazma, elimde çiçek demeti kesilirdi!
  • آه گر داد تبر را دادمی ** این زمان غم را تبرا دادمی
  • Ah, o zaman kazmanın hakkını verseydim şimdi gamdan kurtulmuş olurdum!