-
آنک در تون زاد و پاکی را ندید ** بوی مشک آرد برو رنجی پدید
- Külhanda doğup temizlik nedir görmeyen kişiye mis koklatsın incinir, hasta olur!
-
قصهی آن دباغ کی در بازار عطاران از بوی عطر و مشک بیهوش و رنجور شد
- Güzel koku satanların pazarında güzel kokularla mis kokusundan bayılan ve hasta düşen derici
-
آن یکی افتاد بیهوش و خمید ** چونک در بازار عطاران رسید
- Birisi, güzel koku satanların pazarına gelince aklı başından gitti, büzülüp yere yıkıldı.
-
بوی عطرش زد ز عطاران راد ** تا بگردیدش سر و بر جا فتاد
- Kerem sahibi attarlardan gelen güzel kokular, başını döndürdü, yere düştü!
-
همچو مردار اوفتاد او بیخبر ** نیم روز اندر میان رهگذر
- O bihaber, gün ortasında yol uğrağına bir leş gibi yıkıldı, kaldı.
-
جمع آمد خلق بر وی آن زمان ** جملگان لاحولگو درمان کنان 260
- Derhal halk, başına üşüştü... Herkes lâhavle diyerek derdine derman aramaktaydı.
-
آن یکی کف بر دل او می براند ** وز گلاب آن دیگری بر وی فشاند
- Birisi, eliyle kalbini yokluyor, öbürü yüzüne gülsuyu serpiyordu.
-
او نمیدانست کاندر مرتعه ** از گلاب آمد ورا آن واقعه
- Bilmiyordu ki o alanda onun başına ne geldiyse gülsuyundan geldi.
-
آن یکی دستش همیمالید و سر ** وآن دگر کهگل همی آورد تر
- Biri bileklerini başını ovuyor, öbürü hararetlensin diye samanlı ıslak balçık getiriyordu.
-
آن بخور عود و شکر زد به هم ** وآن دگر از پوششش میکرد کم
- Biri ödağacıyla şekeri karıştırıp tütsülüyor, başka biri elbisesinin bir kısmını soyup üstündekileri hafifletiyordu.
-
وآن دگر نبضش که تا چون میجهد ** وان دگر بوی از دهانش میستد 265
- Birisi nasıl atıyor diye nabzını yokluyor, öbürü ağzını kokluyor.