English    Türkçe    فارسی   

4
2571-2580

  • آنک در جنگت چنان ملکی دهد ** بنگر اندر صلح خوانت چون نهد
  • Savaş âleminde sana böyle bir devlet ve ülke ihsan eden, bir gör de bak, sulhta ülkene nasıl bir sofra kurar!
  • آن کرم که اندر جفا آنهات داد ** در وفا بنگر چه باشد افتقاد
  • Keremiyle cefa zamanında onları veren, vefa zamanında seni nasıl görüp gözetir, arayıp yoklar, bir bak da gör!
  • گفت ای موسی چهارم چیست زود ** بازگو صبرم شد و حرصم فزود
  • Firavun, ey Musa, dördüncüsü nedir? Çabuk söyle, çünkü sabrım yetti, hırsım arttı dedi.
  • گفت چارم آنک مانی تو جوان ** موی هم‌چون قیر و رخ چون ارغوان
  • Musa dedi ki: Daima genç kalırsın, daima saçın, sakalın katran gibi siyah, yüzün erguvan gibi kırmızı olur.
  • رنگ و بو در پیش ما بس کاسدست ** لیک تو پستی سخن کردیم پست 2575
  • Bizce rengin, kokunun değeri yoktur. Fakat sen aşağılıksın, onun için aşağı âlemden konuşuyorum!
  • افتخار از رنگ و بو و از مکان ** هست شادی و فریب کودکان
  • Renkle, kokuyla, mevkile öğünmek, çocukları sevindirir, aldatır!
  • بیان این خبر کی کلموا الناس علی قدر عقولهم لا علی قدر عقولکم حتی لا یکذبوا الله و رسوله
  • Halka, kendi aklınız miktarınca değil, onların akılları miktarınca söz söyleyin ki Allah’a ve Peygamber'ine yalan demesinler hadisi
  • چونک با کودک سر و کارم فتاد ** هم زبان کودکان باید گشاد
  • İşim çocuğa düştü., gayri çocukların ağzını kullanmam lâzım!
  • که برو کتاب تا مرغت خرم ** یا مویز و جوز و فستق آورم
  • Mektebe git de sana kuş alayım yahut kuru "üzüm, ceviz ve fıstık getireyim diyeyim!
  • جز شباب تن نمی‌دانی به کیر ** این جوانی را بگیر ای خر شعیر
  • Sen beden gençliğinden başka bir şey bilmiyorsun ya, al işte bu gençliği, a eşek, nah sana arpa
  • هیچ آژنگی نیفتد بر رخت ** تازه ماند آن شباب فرخت 2580
  • Yüzün hiç buruşmaz, pörsümez. Kutlu gençliğin hep bu halde kalır.