-
پس رجال از نقل عالم شادمان ** وز بقااش شادمان این کودکان
- Erler, görüyorsun ya, âlemden göçmeden neşeleniyorlar, şu çocuklarsa âlemde kalmalarına seviniyorlar!
-
چونک آب خوش ندید آن مرغ کور ** پیش او کوثر نیامد آب شور
- İyi suyun tadını tatmayan kör kuşa, acı su, kevser görünür.
-
همچنین موسی کرامت میشمرد ** که نگردد صاف اقبال تو درد 2595
- Musa da, senin saf ikbaline bir dert erişmez diye bu tarzda kerametler sayıp dökmekteydi.
-
گفت احسنت و نکو گفت ولیک ** تا کنم من مشورت با یار نیک
- Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
-
مشورت کردن فرعون با ایسیه در ایمان آوردن به موسی علیهالسلام
- Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
-
باز گفت او این سخن با ایسیه ** گفت جان افشان برین ای دلسیه
- Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
-
بس عنایتهاست متن این مقال ** زود در یاب ای شه نیکو خصال
- Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
-
وقت کشت آمد زهی پر سود کشت ** این بگفت و گریه کرد و گرم گشت
- Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
-
بر جهید از جا و گفتا بخ لک ** آفتابی تاجر گشتت ای کلک 2600
- Yerinden sıçradı, ne mutlu sana dedi... A kelceğiz, güneş, başına taç oldu!
-
عیب کل را خود بپوشاند کلاه ** خاصه چون باشد کله خورشید و ماه
- Kelin ayıbını külah örter. Hele o külah güneş ve ay olursa ne mutlu!
-
هم در آن مجلس که بشنیدی تو این ** چون نگفتی آری و صد آفرین
- Daha o mecliste bunu duyunca neden evet, yüzlerce hamdolsun demedin?