-
پس قضیب انداخت در وی مصطفی ** آن قضیب معجز فرمان روا
- Mustafa’da elindeki sopayı, o buyruklar yürüten inanmayanları âciz bırakan sopayı attı.
-
نیزهها را همچو خاشاکی ربود ** آب تیز سیل پرجوش عنود
- O coşkun inatçı ve şiddetli sel, bütün o mızrakları saman çöpü gibi önüne katıp sürükledi.
-
نیزهها گم گشت جمله و آن قضیب ** بر سر آب ایستاده چون رقیب
- Bütün mızraklar kayboldu... Sopaysa bir gözcü gibi suyun üstünde duruyordu!
-
ز اهتمام آن قضیب آن سیل زفت ** روبگردانید و آن سیلاب رفت 2795
- O sopanın himmetiyle o şiddetli sel, şehirden yüz çevirdi, başka bir tarafa akıp gitti.
-
چون بدیدند از وی آن امر عظیم ** پس مقر گشتند آن میران ز بیم
- Bu büyük işi gören Arap beyleri, korkularından hep Mustafa’nın beyliğini tasdik ettiler.
-
جز سه کس که حقد ایشان چیره بود ** ساحرش گفتند و کاهی از جحود
- Yalnız hasetleri pek üstün olan üç kişi inanmadı... İnatlarından büyücü ve kâhin dediler.
-
ملک بر بسته چنان باشد ضعیف ** ملک بر رسته چنین باشد شریف
- İğreti beylik böyle zayıf olur... Allah vergisi olan beylikse böyle yücedir işte.
-
نیزهها را گر ندیدی با قضیب ** نامشان بین نام او بین این نجیب
- Ey soyu sopu belli kişi, o mızraklarla sopayı görmediysen o beylerin adları ile peygamberin adına bak.
-
نامشان را سیل تیز مرگ برد ** نام او و دولت تیزش نمرد 2800
- Onların adlarını kuvvetli, şiddetli ölüm seli sildi süpürdü... Fakat Ahmed’in adı ve devleti baki.
-
پنج نوبت میزنندش بر دوام ** همچنین هر روز تا روز قیام
- Onun nöbetini günde beş defa vuruyorlar... bu, kıyamete kadar her gün böyle sürüp gidecek!