-
نیست پیدا سر گفت و گوی من ** جز که زردی و نزاری روی من
- Sözlerinin sırrı, ancak yüzümün sarılığından, zayıflığından anlaşılır.
-
اشک و خون بر رخ روانه میدود ** حجت حسن و جمالش میشود
- Yanaklara akan kanlı göz yaşları, sevgilinin güzelliğine delildir.
-
گفت من اینها ندانم حجتی ** که بود در پیش عامه آیتی 2855
- Filozof, ben halkın hepsine de delil olamayan bu şeylere ehemmiyet vermem, bunları delil saymam, dedi.
-
گفت چون قلبی و نقدی دم زنند ** که تو قلبی من تکویم ارجمند
- Mümin dedi ki: Kalp akçe ile halis akçe bahse girişseler... halis akçe, sen kalpsın; ben halisim, iyiyim dese,
-
هست آتش امتحان آخرین ** کاندر آتش در فتند این دو قرین
- Son sınama ateştir... bu iki arkadaş ateşe düştüler mi?
-
عام و خاص از حالشان عالم شوند ** از گمان و شک سوی ایقان روند
- Halkın ileri gidenleri de hallerini anlar, alelâde olanları da... herkes, şüpheden kurtulur, onların ne olduklarını iyice anlar bilir.
-
آب و آتش آمد ای جان امتحان ** نقد و قلبی را که آن باشد نهان
- Canım, su ve ateş de gizli olan halis akçayla kalpı sınamak, için yaratılmıştır.
-
تا من و تو هر دو در آتش رویم ** حجت باقی حیرانان شویم 2860
- Sen ve ben... ikimiz de ateşe girelim... bu işe şaşıp kalanlara bakî bir delil olalım!
-
تا من و تو هر دو در بحر اوفتیم ** که من و تو این کره را آیتیم
- Ben de, sen de birden denize dalalım... çünkü ben de bu halka bir delilim sen de!
-
همچنان کردند و در آتش شدند ** هر دو خود را بر تف آتش زدند
- Öyle yaptılar; ateşe girdiler... ikisi de kendilerini kızgın ateşe attılar.