English    Türkçe    فارسی   

4
3096-3105

  • آن یکی نسبت بدان حالت هلاک ** باز هم آن سوی دیگر امتساک
  • Şu bir yönden tatlıdır, zevk vericidir. Diğer bir yönden de öldürücü, azap vericidir.
  • شادی تن سوی دنیاوی کمال ** سوی روز عاقبت نقص و زوال
  • Ten sevinci dünyaya mensup olana göre yücelik... fakat ahiret gününe göre noksan ve zeval!
  • خنده را در خواب هم تعبیر خوان ** گریه گوید با دریغ و اندهان
  • Düş yorucu rüyada gülmeyi ağlamaya, hayıflamaya, kederlenmeye yorar.
  • گریه را در خواب شادی و فرح ** هست در تعبیر ای صاحب مرح
  • Ağlamayı da sevince, feraha verir ey şen, esen kişi!
  • شاه اندیشید کین غم خود گذشت ** لیک جان از جنس این بدظن گشت 3100
  • Padişah, bu gam geçti gitti ama can, bu çeşit şeylerden kötü şüphelere düşer diye düşünceye daldı.
  • ور رسد خاری چنین اندر قدم ** که رود گل یادگاری بایدم
  • Gül gider de dedi, ayağıma böyle bir diken batarsa hiç olmazsa ondan bana bir yadigâr kalmalı!
  • چون فنا را شد سبب بی‌منتهی ** پس کدامین راه را بندیم ما
  • Yokluğa sayısız, sonsuz sebepler var... hangi yolu kapayalım ki?
  • صد دریچه و در سوی مرگ لدیغ ** می‌کند اندر گشادن ژیغ ژیغ
  • Isırıcı ölüme yüzlerce pencere var, yüzlerce kapı var... açılırken her biri cik cik etmekte!
  • ژیغ‌ژیغ تلخ آن درهای مرگ ** نشنود گوش حریص از حرص برگ
  • O ölüm kapılarının acı cik ciklerini haris kişinin kulağı, mal ve mülk hırsından duymaz.
  • از سوی تن دردها بانگ درست ** وز سوی خصمان جفا بانگ درست 3105
  • Bir taraftan bedenin dertleri, kapıların sesi... bir taraftan düşmanların cefası kapıların sesi.