English    Türkçe    فارسی   

4
3140-3149

  • حسن دختر این خصالش آنچنان ** کز نکویی می‌نگنجد در بیان 3140
  • Kızın güzelliği buydu, huyu da güzelliği gibiydi... hasılı ahlâkı o kadar iyiydi ki anlatmaya imkân yok!
  • صید دین کن تا رسد اندر تبع ** حسن و مال و جاه و بخت منتفع
  • Dini avlamaya bak ki onunla beraber güzellik, mal, mevki ve sana fayda veren baht da senin olsun!
  • آخرت قطار اشتر دان به ملک ** در تبع دنیاش هم‌چون پشم و پشک
  • Ahiret, bil ki deve katarıdır; dünya malı devenin yükü ve tüyü.Katara sahip oldun mu yünü, tüyü de onunla beraber gelir.
  • پشم بگزینی شتر نبود ترا ** ور بود اشتر چه قیمت پشم را
  • Fakat yünü alırsan deve senin olmaz ki... deve senin olursa yünün ne değeri kalır?
  • چون بر آمد این نکاح آن شاه را ** با نژاد صالحان بی مرا
  • Padişah temiz ve riyasız soydan gelen o kızı nikâhla oğluna aldı.
  • از قضا کمپیرکی جادو که بود ** عاشق شه‌زاده‌ی با حسن و جود 3145
  • Fakat kaza ve kader bu ya... o güzelim şehzadeye bir ihtiyar büyücü de âşık olmuştu.
  • جادوی کردش عجوزه‌ی کابلی ** کی برد زان رشک سحر بابلی
  • O Kâbil’li kocakarı, şehzadeye öyle bir büyü yaptı ki Babil büyücüleri bile bu büyüye haset ederler.
  • شه بچه شد عاشق کمپیر زشت ** تا عروس و آن عروسی را بهشت
  • Şehzade, o çirkin kocakarıya âşık oldu... gelinden de geçti güveylikten de!
  • یک سیه دیوی و کابولی زنی ** گشت به شه‌زاده ناگه ره‌زنی
  • İşte böyle bir kara ifrit, böyle bir Kâbil’li karı ansızın şehzadenin yolunu vuruverdi!
  • آن نودساله عجوزی گنده کس ** نه خرد هشت آن ملک را و نه نس
  • O ferci kokmuş doksanlık kocakarı, şehzadenin ne aklını bıraktı, ne ağzını, zavallıda konuşacak iktidar bile kalmadı.