English    Türkçe    فارسی   

4
3217-3226

  • هم‌چو شه‌زاده رسی در یار خویش ** پس برون آری ز پا تو خار خویش
  • Şehzade gibi sevgiline kavuşursun... ayağındaki dikeni çıkarırsın!
  • جهد کن در بی‌خودی خود را بیاب ** زودتر والله اعلم بالصواب
  • Kendinden geçmeye çalış da hemencecik kendini bul... doğrusunu Tanrı daha iyi bilir.
  • هر زمانی هین مشو با خویش جفت ** هر زمان چون خر در آب و گل میفت
  • Aklını başına devşir; her zaman kendinle eş olma... her an eşek gibi balçığa düşme.
  • از قصور چشم باشد آن عثار ** که نبیند شیب و بالا کور وار 3220
  • Bu sürçme, gözünün iyi görmeyişindendir... kör gibi inişi yokuşu göremiyorsun.
  • بوی پیراهان یوسف کن سند ** زانک بویش چشم روشن می‌کند
  • Yusuf’un gömleğinin kokusunu kendine senet yap... çünkü onun kokusu gözleri aydın eder!
  • صورت پنهان و آن نور جبین ** کرده چشم انبیا را دوربین
  • O gizli suretle o alındaki nur, peygamberlerin gözlerini uzakları görür bir hale getirmiştir.
  • نور آن رخسار برهاند ز نار ** هین مشو قانع به نور مستعار
  • O yüzün nuru, insanı ateşten kurtarır... kendine gel de iğreti nura kâni olma.
  • چشم را این نور حالی‌بین کند ** جسم و عقل و روح را گرگین کند
  • Bu nur, insana ancak içinde bulunduğu zamanı gösterir; bedeni aklı ve ruhu uyuz eder.
  • صورتش نورست و در تحقیق نار ** گر ضیا خواهی دو دست از وی بدار 3225
  • Görünüşü nurdur ama hakikatte ateştir. Eğer ışık istiyorsan iki elini de bu nurdan çek!
  • دم به دم در رو فتد هر جا رود ** دیده و جانی که حالی‌بین بود
  • Ancak içinde bulunduğu zamanı ve hali gören göz ve can, nereye giderse gitsin an be an yüzüstü düşer.