-
که هلا پیش سلیمان مور باش ** تا بنشکافد ترا این دورباش
- Kendine gel... Süleyman’ın huzurunda karınca ol da bu sopa, seni paramparça etmesin!
-
جز مقام راستی یک دم مهایست ** هیچ لالا مرد را چون چشم نیست 330
- Doğruluk durağında başka bir yerde bir an bile durma... İnsana kimse, gözü gibi lalalık edemez.
-
کور اگر از پند پالوده شود ** هر دمی او باز آلوده شود
- Kör, öğütle arınıp temizlense bile yine her an sürçer, pislenir.
-
آدما تو نیستی کور از نظر ** لیک اذا جاء القضا عمی البصر
- Ey Âdem, senin gözün var, kör değilsin... Fakat kaza geldi mi göz kör olur!
-
عمرها باید به نادر گاهگاه ** تا که بینا از قضا افتد به چاه
- Gözlü adamın, bir tesadüf neticesi kuyuya düşmesi için ömürler lazım. Fakat bu kaza, körün yoldaşıdır. Çünkü düşmek, onun tabiatıdır, huyudur.
-
کور را خود این قضا همراه اوست ** که مرورا اوفتادن طبع و خوست
- Kör, pisliğe düşer de bu koku nedir, kendisinden midir, yoksa bir pisliğe bulaşmış da ondan mı? Bilemez ki.
-
در حدث افتد نداند بوی چیست ** از منست این بوی یا ز آلودگیست 335
- Ona birisi miskler saçsa onu da kendisinden bilir, sevgilinin lütfundan değil!
-
ور کسی بر وی کند مشکی نثار ** هم ز خود داند نه از احسان یار
- (eksik)
-
پس دو چشم روشن ای صاحبنظر ** مر ترا صد مادرست و صد پدر
- Hâsılı ey gözü açık kişi, bu iki göz, sana yüzlerce anadır, yüzlerce baba!
-
خاصه چشم دل آن هفتاد توست ** وین دو چشم حس خوشهچین اوست
- Hele gönül gözü yok mu? O, bu göze nispetle yetmiş kat azizdir, yetmiş derece kuvvetlidir... Bu iki duygu gözü, onun nimetiyle geçinmededir.