-
نیست حاجتتان بدین راه دراز ** خاکیی را دادهایم اسرار راز
- İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz... biz, sırların sırlarını topraktan yaratılan kulumuza verdik.
-
پیش او آیید اگر خاین نیید ** نیشکر گردید ازو گرچه نیید 3330
- Hain değilseniz onun huzuruna gelin... boş kamışsanız bile onun himmetiyle şeker kamışı olun!
-
سبزه رویاند ز خاکت آن دلیل ** نیست کم از سم اسپ جبرئیل
- O kılavuz, senin toprağından yeşillikler bitirir... bu, Cebrail’in atının nalından uzak bir iş değil!
-
سبزه گردی تازه گردی در نوی ** گر توخاک اسپ جبریلی شوی
- Bir Cebrail’in atının ayağına toprak olursan yeşillik kesilir, yenilenir tazelenirsin!
-
سبزهی جانبخش که آن را سامری ** کرد در گوساله تا شد گوهری
- Samiri, buzağı hamuruna canlar bağışlayan yeşilliği koydu da o yeşillik, altından yapılan o buzağıda bir inci haline geldi, buzağı adeta canlandı!
-
جان گرفت و بانگ زد زان سبزه او ** آنچنان بانگی که شد فتنهی عدو
- Canlandı da içindeki o yeşillik öyle bir ses verdi ki düşmanlara bir sınama oldu!
-
گر امین آیید سوی اهل راز ** وا رهید از سر کله مانند باز 3335
- Sır ehline emin olarak gelirseniz doğan gibi başınıza geçirilen külâhtan kurtulursunuz.
-
سر کلاه چشمبند گوشبند ** که ازو بازست مسکین و نژند
- Doğanı miskin ve çaresiz bir hâle getiren ve gözünü, kulağını örten üsküf,
-
زان کله مر چشم بازان را سدست ** که همه میلش سوی جنس خودست
- Doğanın bütün meyli, kendi cinsine olduğundan gözünü bağlamak, kendi cinsini göstermemek içindir.
-
چون برید از جنس با شه گشت یار ** بر گشاید چشم او را بازدار
- Fakat doğan, kendi cinsinden vazgeçti de padişaha dost oldu mu doğancı, onun gözünü açar, başından üsküfünü çıkarır.