-
این چنین فرمود این شاه رسل ** که منم کشتی درین دریای کل
- O peygamberler padişahı da böyle buyurdu: Bu kül denizinde, bu okyanusta gemi benim!
-
یا کسی کو در بصیرتهای من ** شد خلیفهی راستی بر جای من
- Yahut da benim can gözüme varis olan, doğrulukta benim yerime geçen halifemdir.
-
کشتی نوحیم در دریا که تا ** رو نگردانی ز کشتی ای فتی 3360
- Yiğit, gemiden yüz döndürmemem gerek... işte biz, denizdeki Nuh gemisiyiz!
-
همچو کنعان سوی هر کوهی مرو ** از نبی لا عاصم الیوم شنو
- Kenan gibi her dağa gitme... Kuran’dan “Bu gün kurtuluş yoktur “ayetini duy!
-
مینماید پست این کشتی ز بند ** مینماید کوه فکرت بس بلند
- Gözün bağlı da bu gemi, onun için sana aşağı, düşünce dağın da pek yüksek görünmede!
-
پست منگر هان و هان این پست را ** بنگر آن فضل حق پیوست را
- Aman ha aman bu alçacık gemiye hor bakma... Tanrının buna gelip duran ihsanına bak.
-
در علو کوه فکرت کم نگر ** که یکی موجش کند زیر و زبر
- Düşünce dağının yüceliğine de pek bakma... çünkü onu bir dalga altüst ediverir!
-
گر تو کنعانی نداری باورم ** گر دو صد چندین نصیحت پرورم 3365
- Eğer Kenan’san, sana bunun gibi iki yüz nasihat versem yine bana inanmazsın!
-
گوش کنعان کی پذیرد این کلام ** که برو مهر خدایست و ختام
- Bu sözü Kenan’ın kulağı nereden kabul edecek? Onu Tanrı mühürlemiş gitmiş.
-
کی گذارد موعظه بر مهر حق ** کی بگرداند حدث حکم سبق
- Tanrının mühürlediği kulağa öğüt mü girer? Sonradan olan şey, ezeli hükmü nasıl değiştirir?