English    Türkçe    فارسی   

4
3474-3483

  • در تعجب مانده پیغامبر از آن ** چون نمی‌بینند رویم مومنان
  • Peygamber bile müminler nasıl oluyor da benim yüzümü göremiyorlar diye hayrette kaldı.
  • چون نمی‌بینند نور روم خلق ** که سبق بردست بر خورشید شرق 3475
  • Halk, nasıl oluyor da yüzümün nurunu görmüyorlar? Halbuki o nur, doğu güneşinin nurunu bile aştı...
  • ور همی‌بینند این حیرت چراست ** تا که وحی آمد که آن رو در خفاست
  • Yok, görüp duruyorlarsa bu şaşırma nedir? diyordu. Nihayet o yüz, gizlilikler âlemindedir diye vahiy geldi.
  • سوی تو ماهست و سوی خلق ابر ** تا نبیند رایگان روی تو گبر
  • Yüzünü kâfirler görmesin diye sence ay ama halka göre bulut.
  • سوی تو دانه‌ست و سوی خلق دام ** تا ننوشد زین شراب خاص عام
  • Bu şaraptan halk ve ileri gelenler içmesin diye sence tane ama halka göre tuzak!
  • گفت یزدان که تراهم ینظرون ** نقش حمامند هم لا یبصرون
  • Tanrı, “Onlar sana bakarlar” fakat hamam duvarındaki resimlere benzerler... “Bakarlar da görmezler” dedi.
  • می‌نماید صورت ای صورت‌پرست ** که آن دو چشم مرده‌ی او ناظرست 3480
  • Ey resme tapan, resim de o iki sönük gözle sana bakar,öyle görünür.
  • پیش چشم نقش می‌آری ادب ** کو چرا پاسم نمی‌دارد عجب
  • Onun huzurunda terbiyeni takınırsın... fakat onun hiç aldırış etmediğini görünce neden bana riayet etmiyor ki diye hayretlere düşersin.
  • از چه پس بی‌پاسخست این نقش نیک ** که نمی‌گوید سلامم را علیک
  • Neden bu güzel resim, sorularına cevap vermiyor... neden verdiğim selâmı almıyor?
  • می‌نجنباند سر و سبلت ز جود ** پاس آنک کردمش من صد سجود
  • Ben, ona yüzlerce secde ettiğim halde neden o, bir lûtfedip başını, sakalını oynatmıyor dersin?