-
چون درخت موسوی شد این درخت ** چون سوی موسی کشانیدی تو رخت 3570
- Musa'nın ağacına dönmüştür bu ağaç! Pılını pırtını Musa'nın bulunduğu yere çekersen görürüsün ki,
-
آتش او را سبز و خرم میکند ** شاخ او انی انا الله میزند
- Bu ağacı ateş yeşertir, neşeli bir hale kor... dalı, "Şüphe yok ben Allahyım der durur!"
-
زیر ظلش جمله حاجاتت روا ** این چنین باشد الهی کیمیا
- Gölgesinde bütün hacetler reva olur... işte ilâhî kimya böyledir.
-
آن منی و هستیت باشد حلال ** که درو بینی صفات ذوالجلال
- Artık o benlik, o varlık helâl olur sana... çünkü onda ululuk ıssı Allahnın sıfatlarını görürüsün!
-
شد درخت کژ مقوم حقنما ** اصله ثابت و فرعه فیالسما
- Eğri ağaç doğrulur, Allah'ı gösterir... "Kökü yerdedir dalları budakları gökte!"
-
باقی قصهی موسی علیهالسلام
-
که آمدش پیغام از وحی مهم ** که کژی بگذار اکنون فاستقم 3575
- O ağaca, yani Hz. Musa’ya: “Eğriliği bırak, doğru ol!” diye, mühim bir vahiy gelmiştir. (T.M.)
-
این درخت تن عصای موسیست ** که امرش آمد که بیندازش ز دست
- Bu beden ağacı, Musa’nın asası gibidir. Musa’ya, “Onu elinden at” diye, emir gelmiştir. (T.M.)
-
تا ببینی خیر او و شر او ** بعد از آن بر گیر او را ز امر هو
-
پیش از افکندن نبود او غیر چوب ** چون به امرش بر گرفتی گشت خوب
- Hz. Musa, onu yere atmadan evvel asa, değnekten başka bir şey değildi. Fakat Hz. Musa, onu emr-i ilahî ile tekrar eline alınca, iyileşti. (T.M.)
-
اول او بد برگافشان بره را ** گشت معجز آن گروه غره را
- O asa, evvelce, koyunlara ağaçlardan yaprak çırpmak için kullanılırdı. Musa’nın elinde, Firavun’u ve tebaasını acze düşüren bir mucize oldu. (T.M.)