-
این بدان بیامتحان از علم شاه ** چون سری نفرستدت در پایگاه
- Sınamaksızın şunu bil ki eğer başsan Allah, seni ayakkabı konan yere göndermez!
-
هیچ عاقل افکند در ثمین ** در میان مستراحی پر چمین
- Akıllı kişi, hiç değerli bir inciyi abdes hane de sidik gölcüğüne atar mı?
-
زانک گندم را حکیم آگهی ** هیچ نفرستد به انبار کهی
- Anlayışlı hâkim bile buğdayı saman ambarına göndermez.
-
شیخ را که پیشوا و رهبرست ** گر مریدی امتحان کرد او خرست
- Mürit, önden giden, kılavuz olan şeyhi sınamaya kalkışırsa eşektir.
-
امتحانش گر کنی در راه دین ** هم تو گردی ممتحن ای بییقین 375
- Din yolunda onu sınamaya kalkıştın mı a hakikatten haberi olmayan, sen sınanmış olursun...
-
جرات و جهلت شود عریان و فاش ** او برهنه کی شود زان افتتاش
- Senin cüretin, senin bilgisizliğin çırçıplak olur, âleme yayılır... Yoksa o, bu araştırmayla nereden anlaşılır; nasıl meydana çıkar?
-
گر بیاید ذره سنجد کوه را ** بر درد زان که ترازوش ای فتی
- A yiğidim, bir zerre, kalkar da dağı tartmağa girişirse terazisi parçalanır gider!
-
کز قیاس خود ترازو میتند ** مرد حق را در ترازو میکند
- Onlarda kendi akıllarınca bir terazi düzenler de Allah erini o teraziyle tartmağa kalkarlar!
-
چون نگنجد او به میزان خرد ** پس ترازوی خرد را بر درد
- Hâlbuki o, akıl terazisine bile sığmaz... Akıl terazisini bile kırar, parçalar!
-
امتحان همچون تصرف دان درو ** تو تصرف بر چنان شاهی مجو 380
- Onu sınamak, ona emrine göre hükmetmek gibidir... Öyle bir padişaha buyruk buyurtmaya kalkışma sakın!