گفت تو کوهی دگرها چیستند ** که به پیش عظم تو بازیستند
Dedi ki: Sen dağsan öbür dağlar ne? Onlar senin yanında bir oyuncak âdeta!
گفت رگهای مناند آن کوهها ** مثل من نبوند در حسن و بها
Kaf dağı dedi ki: O dağlar, benim damarlarımdır... onlar, güzellikte, alımda bana eş olmazlar.
من به هر شهری رگی دارم نهان ** بر عروقم بسته اطراف جهان3715
Benim her şehirde gizli bir damarım vardır... âlemin çevresi damarlarıma bağlıdır.
حق چو خواهد زلزلهی شهری مرا ** گوید او من بر جهانم عرق را
Allah, bir şehirde yer deprentisi yapmak isterse bana söyler, ben oraya varan damarı oynatırım.
پس بجنبانم من آن رگ را بقهر ** که بدان رگ متصل گشتست شهر
O şehre ulaşan damarı kahırla oynattım mı orada yer deprenir.
چون بگوید بس شود ساکن رگم ** ساکنم وز روی فعل اندر تگم
Allah yeter deyince damarım yatışır... durur görünürüm ama daima işteyim ben!
همچو مرهم ساکن و بس کارکن ** چون خرد ساکن وزو جنبان سخن
Merhem gibi dururum ama hayli iş görürüm... akıl gibi hani; o da durur ama söz, ondan doğar, harekete gelir.
نزد آنکس که نداند عقلش این ** زلزله هست از بخارات زمین3720
Fakat bunu aklı kavramayana göre yer deprentisi yerdeki buharlardan olur.
موری بر کاغذ میرفت نبشتن قلم دید قلم را ستودن گرفت موری دیگر کی چشم تیزتر بود گفت ستایش انگشتان را کن کی آن هنر ازیشان میبینم موری دگر کی از هر دو چشم روشنتر بود گفت من بازو را ستایم کی انگشتان فرع بازواند الی آخره
Bir karınca, kağıtta giderken kalemin yazı yazdığını görüp kalemi öğmeğe başladı. Gözü keskin olan başka bir karınca, ben görüyorum dedi.. bu hüner parmaklardan;parmakları öğ. Gözü ikisinden de daha iyi gören bir başka karınca dedi ki: Ben,kolu öğerim; çünkü parmaklar, kolun fer'idir saire..
مورکی بر کاغذی دید او قلم ** گفت با مور دگر این راز هم
Bir karıncacık, kâğıt üstünde kalemi gördü; bu sırrı bir başka karıncaya söyledi.
که عجایب نقشها آن کلک کرد ** همچو ریحان و چو سوسنزار و ورد
Dedi ki: O kalem, kağıdı fesleğen, süsen ve gül bahçesi haline getirdi... acayip şekiller yaptı.