-
چه تصرف کرد خواهد نقشها ** بر چنان نقاش بهر ابتلا
- Hiç ressamlar, öyle bir ressamı sınayabilir, öyle bir ressama hüküm yürütebilir mi?
-
امتحانی گر بدانست و بدید ** نی که هم نقاش آن بر وی کشید
- Eğer ressama bir sınama belirdiyse, ressam bir sınama bilgisine sahip olsaydı onu da çizen yine o ressam değil midir?
-
چه قدر باشد خود این صورت که بست ** پیش صورتها که در علم ویست
- Artık o ressamın bilgisindeki suretlere nazaran bu ressamın çizdiği suret nedir ki?
-
وسوسهی این امتحان چون آمدت ** بخت بد دان کمد و گردن زدت
- Sana bir sınama vesvesesi geldi mi onu kötü talih bil... Gelip çatmış, boynunu vurmuştur!
-
چون چنین وسواس دیدی زود زود ** با خدا گرد و در آ اندر سجود 385
- Böyle bir vesveseye uğradın mı çabucacık Allah’a dön secdeye var...
-
سجده گه را تر کن از اشک روان ** کای خدا تو وا رهانم زین گمان
- Secde yerini gözyaşlarınla ısla... Ey Allah, beni bu şüpheden kurtar de!
-
آن زمان کت امتحان مطلوب شد ** مسجد دین تو پر خروب شد
- Sınamayı diledin mi işte o zaman din mescidin keçiboynuzuyla dolu demektir!
-
قصهی مسجد اقصی و خروب و عزم کردن داود علیهالسلام پیش از سلیمان علیهالسلام بر بنای آن مسجد
- Mescid-i Aksa ve keçiboynuzu, Davut aleyhisselâm’ın, Süleyman aleyhisselâm’dan önce o mescidi yapmaya niyetlenmesi
-
چون درآمد عزم داودی به تنگ ** که بسازد مسجد اقصی به سنگ
- Davut iyiden iyi taşla Mescid-i Aksâ’yı yapmaya niyetlendi, bu niyetle daraldı, bu işe girişmeyi iyice kurdu.
-
وحی کردش حق که ترک این بخوان ** که ز دستت برنیاید این مکان
- Allah, “Bu işten vazgeç... Bu mescidi sen yapamazsın.
-
نیست در تقدیر ما آنک تو این ** مسجد اقصی بر آری ای گزین 390
- Ey seçilmiş kişi, Mescid-i Aksâ’yı senin yapmanı biz takdir etmedik” diye kendisine vahiy etti.