-
چون درآمد خوش در آن باغ آن جوان ** خود فرو شد پا به گنجش ناگهان
- O genç de hoş bir halde o bağa girince ansızın ayağı defineye batıverdi!
-
مر عسس را ساخته یزدان سبب ** تا ز بیم او دود در باغ شب
- Allah bekçiyi sebep etti... Bekçi korkusundan geceleyin koşa koşa bağa girdi, sığındı da,
-
بیند آن معشوقه را او با چراغ ** طالب انگشتری در جوی باغ
- Bağdan geçen ırmağa yüzüğünü düşürmüş olan sevgilisinin elinde bir fener, yüzüğünü aramakta olduğunu gördü.
-
پس قرین میکرد از ذوق آن نفس ** با ثنای حق دعای آن عسس 55
- O anda neşesinden Allah’a şükürler ederek bekçiye hayır dualarda bulunmaya başladı:
-
که زیان کردم عسس را از گریز ** بیست چندان سیم و زر بر وی بریز
- “Bekçiden huylanıp kaçtım, ziyanlara girdim, ama yarabbi, sen onun yirmi misli altın ve gümüşü onun başına saç!
-
از عوانی مر ورا آزاد کن ** آنچنان که شادم او را شاد کن
- Onu, kötü kişilerin şerrinden kurtar... Ben nasıl neşelendiysem onu da sen neşelendir!
-
سعد دارش این جهان و آن جهان ** از عوانی و سگیاش وا رهان
- Onu bu âlemde de mesut et, o âlemde de... Onu kötülükten, köpeklikten kurtar!
-
گرچه خوی آن عوان هست ای خدا ** که هماره خلق را خواهد بلا
- Allah’ım, gerçi o kötü kişinin huyu daima halkın belasını istemektir. ( ama yine sen onu koru).
-
گر خبر آید که شه جرمی نهاد ** بر مسلمانان شود او زفت و شاد 60
- Kötü kişi, padişah, Müslümanları suçlu buldu diye bir haber duydu mu semirir, neşelenir...
-
ور خبر آید که شه رحمت نمود ** از مسلمانان فکند آن را به جود
- Yok... Eğer padişah, merhamet etti, o cezayı cömertliğiyle Müslümanlardan bağışladı diye bir söz duysa,