English    Türkçe    فارسی   

4
624-633

  • چون کشیدت آن نظر اندر پیم ** پس بدانی کز تو من غافل نیم
  • O bakış, sonunda seni bana çekince anlarsın ki ben senden gafil değilim der!
  • قصه‌ی عطاری کی سنگ ترازوی او گل سرشوی بود و دزدیدن مشتری گل خوار از آن گل هنگام سنجیدن شکر دزدیده و پنهان
  • Terazinin dirhemi baş yıkayacak kil olan aktarın kilini, aktar şeker tartarken kil yemeyi âdet edinmiş olan müşterinin gizlice ve hırsızlama çalması
  • پیش عطاری یکی گل‌خوار رفت ** تا خرد ابلوج قند خاص زفت 625
  • Toprak yemeyi adet edinmiş olan birisi bir aktara gidip kelle şekeri almak istedi.
  • پس بر عطار طرار دودل ** موضع سنگ ترازو بود گل
  • O hilebaz ve gönlü bozuk aktarın terazisinde dirhem ve taş yerine toprak vardı.
  • گفت گل سنگ ترازوی منست ** گر ترا میل شکر بخریدنست
  • Dedi ki: Benim terazimin dirhemi topraktır. Şeker almaya niyetin varsa sabret de dirhem bulayım.
  • گفت هستم در مهمی قندجو ** سنگ میزان هر چه خواهی باش گو
  • Adam “Mühim bir işim var, şeker almam lazım... Dirhemin ne olursa olsun, zararı yok” dedi.
  • گفت با خود پیش آنک گل‌خورست ** سنگ چه بود گل نکوتر از زرست
  • Kendi kendisine de “Toprak yemeyi adet edinen kişiye taş nedir ki? Toprak altından daha iyi!
  • هم‌چو آن دلاله که گفت ای پسر ** نو عروسی یافتم بس خوب‌فر 630
  • Hani o kılavuz kadın gibi... Oğlum, pek güzel bir kız buldum.
  • سخت زیبا لیک هم یک چیز هست ** که آن ستیره دختر حلواگرست
  • Pek güzel ama ondan başka bir şey daha var: o namuslu kız, helvacı kızı demiş de,
  • گفت بهتر این چنین خود گر بود ** دختر او چرب و شیرین‌تر بود
  • Evlenecek adam böyle olması daha iyi ya... Helvacının kızı daha yağlı, daha tatlı olur demiş!
  • گر نداری سنگ و سنگت از گلست ** این به و به گل مرا میوه‌ی دلست
  • Onun gibi senin de taş dirhemin yok da taş yerine toprak kullanıyorsan daha iyi ya... Toprak benim gönlümün istediği meyve!” diyordu.