English    Türkçe    فارسی   

4
668-677

  • ورنه ادهم‌وار سرگردان و دنگ ** ملک را برهم زدندی بی‌درنگ
  • Yoksa onlar da Edhem gibi, hemencecik coşarlar, sarhoş olurlar, dünya saltanatını vurup kırarlardı!
  • لیک حق بهر ثبات این جهان ** مهرشان بنهاد بر چشم و دهان
  • Fakat Allah, bu âlem dursun, mamur olsun diye gözlerini ağızlarını kapamıştır.
  • تا شود شیرین بریشان تخت و تاج ** که ستانیم از جهانداران خراج 670
  • Bu suretle de onlara taht ve taç tatlı gelir, âlemdeki halktan haraç alalım derler...
  • از خراج ار جمع آری زر چو ریگ ** آخر آن از تو بماند مردریگ
  • Fakat haraç ala ala kum gibi altın yığsın yine ölür, geberirsin, onlar senden arta kalır!
  • همره جانت نگردد ملک و زر ** زر بده سرمه ستان بهر نظر
  • Mal, mülk, devlet ve altın, canına yoldaş olmaz... Sen altın ver de görüşünün kuvvetlenmesi için sürme al!
  • تا ببینی کین جهان چاهیست تنگ ** یوسفانه آن رسن آری به چنگ
  • Bu sürmeyi çek de şu âlemin daracık bir kuyu olduğunu gör; Yusufcasına ipe el at!
  • تا بگوید چون ز چاه آیی به بام ** جان که یا بشرای هذا لی غلام
  • Kuyudan çıkıp dama yücelince görenler, müjde, işte bize bir köle desinler!
  • هست در چاه انعکاسات نظر ** کمترین آنک نماید سنگ زر 675
  • Kuyuda göz, akisler yapar, insana hayaller görünür... Onların en bayağısı şudur: Taş altın şeklinde görünür!
  • وقت بازی کودکان را ز اختلال ** می‌نماید آن خزفها زر و مال
  • Oyun zamanı çocuklarda kızışırlar... O taş topaç kırıklarını altın ve mal görürler ya.
  • عارفانش کیمیاگر گشته‌اند ** تا که شد کانها بر ایشان نژند
  • Fakat Allah arifleri kimyager olmuşlardır da onlara madenler bile değersiz görünür artık!
  • دیدن درویش جماعت مشایخ را در خواب و درخواست کردن روزی حلال بی‌مشغول شدن به کسب و از عبادت ماندن و ارشاد ایشان او را و میوه‌های تلخ و ترش کوهی بر وی شیرین شدن به داد آن مشایخ
  • Dervişin, şeyhleri rüyada görüp kazanmaya uğraşmadan ve ibadetten kalmadan helâl bir rızık dilemesi, onlarında onu irşâd etmeleri, dağdaki acı ve ekşi meyvelerin, şeyhlerin himmetiyle dervişe tatlı gelmesi