English    Türkçe    فارسی   

4
699-708

  • من نمی‌کردم سخن را فهم لیک ** بر دلم می‌زد عتابش نیک نیک
  • Ben sözünü anlayamıyordum ama azarlanması gönlüme iyice aksediyordu.
  • سوی من آمد به هیبت هم‌چو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر 700
  • Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı.
  • پرتو حالی که او هیزم نهاد ** لرزه بر هر هفت عضو من فتاد
  • Odunları yere korken halindeki heybetten yedi azami bir titremedir aldı!
  • گفت یا رب گر ترا خاصان هی‌اند ** که مبارک‌دعوت و فرخ‌پی‌اند
  • Dedi ki: Yarabbi, senin duaları kutlu izleri yomlu has kulların varsa,
  • لطف تو خواهم که میناگر شود ** این زمان این تنگ هیزم زر شود
  • Onların hürmetine lütfunun bir sanat göstermesini diliyorum... şimdicek bu odun yığını altın olsun!
  • در زمان دیدم که زر شد هیزمش ** هم‌چو آتش بر زمین می‌تافت خوش
  • Bunu der demez bir de gördüm ki odunlar altın olmuş, yeryüzünde ateş gibi parlayıp duruyorlar!
  • من در آن بی‌خود شدم تا دیرگه ** چونک با خویش آمدم من از وله 705
  • Ben bunu görünce kendimden geçtim... bir hayli zaman baygın kaldım. O şaşkınlığım geçip kendime gelince,
  • بعد از آن گفت ای خداگر آن کبار ** بس غیورند و گریزان ز اشتهار
  • Dedi ki: Allah’ın o ulular, gayret sahibi ve şöhretten kaçar kişilerse,
  • باز این را بند هیزم ساز زود ** بی‌توقف هم بر آن حالی که بود
  • Onların hürmetine yine bu altını hemen odun yap, eski haline getiriver!
  • در زمان هیزم شد آن اغصان زر ** مست شد در کار او عقل و نظر
  • Bu söz üzerine derhal o altın dallar, yine odun oldu... o erin işini görünce akıl da sarhoş oldu, kendisinden geçti. Bakış da!