-
سوی من آمد به هیبت همچو شیر ** تنگ هیزم را ز خود بنهاد زیر 700
- Derken aslan gibi heybetle önüme geldi, sırtındaki odun demetini yere bıraktı.
-
پرتو حالی که او هیزم نهاد ** لرزه بر هر هفت عضو من فتاد
- Odunları yere korken halindeki heybetten yedi azami bir titremedir aldı!
-
گفت یا رب گر ترا خاصان هیاند ** که مبارکدعوت و فرخپیاند
- Dedi ki: Yarabbi, senin duaları kutlu izleri yomlu has kulların varsa,
-
لطف تو خواهم که میناگر شود ** این زمان این تنگ هیزم زر شود
- Onların hürmetine lütfunun bir sanat göstermesini diliyorum... şimdicek bu odun yığını altın olsun!
-
در زمان دیدم که زر شد هیزمش ** همچو آتش بر زمین میتافت خوش
- Bunu der demez bir de gördüm ki odunlar altın olmuş, yeryüzünde ateş gibi parlayıp duruyorlar!
-
من در آن بیخود شدم تا دیرگه ** چونک با خویش آمدم من از وله 705
- Ben bunu görünce kendimden geçtim... bir hayli zaman baygın kaldım. O şaşkınlığım geçip kendime gelince,
-
بعد از آن گفت ای خداگر آن کبار ** بس غیورند و گریزان ز اشتهار
- Dedi ki: Allah’ın o ulular, gayret sahibi ve şöhretten kaçar kişilerse,
-
باز این را بند هیزم ساز زود ** بیتوقف هم بر آن حالی که بود
- Onların hürmetine yine bu altını hemen odun yap, eski haline getiriver!
-
در زمان هیزم شد آن اغصان زر ** مست شد در کار او عقل و نظر
- Bu söz üzerine derhal o altın dallar, yine odun oldu... o erin işini görünce akıl da sarhoş oldu, kendisinden geçti. Bakış da!
-
بعد از آن برداشت هیزم را و رفت ** سوی شهر از پیش من او تیز و تفت
- Ondan sonra odunlarını yükleyip yürüdü... Hızlı hızlı önümden şehre gitti!